18 Ağustos 2011 Perşembe

Elveda İmparator...


Sessiz bir sabaha uyanmıştı Bursa bugün,
Uykular kaçmış…
Kalpler mühürlenmiş…
Dün gece yarısı kayan yıldız bugün anlam kazanmıştı…
Bosna’dan gelen ağıtlar, Bursa da göz yaşlarıyla hayat buluyordu.
İmparator binlerine veda etmişti…
Hasta olduğunda şampiyonluğu görmeden yollamayın beni demeçleri hala hatırlarımızda.

O şampiyonluğumuzu görerek giden bir kalpti.
Hayat jübilesini gülümseyerek tamamlamıştı.
Gittin imparator.
Sen Bursaydın.
Sen Bursaspor’dun.
Sen bizdin…

7 Ağustos 2011 Pazar

Nani'k ! 2-3



2011 yılı comminity shiel kupası finali. bir tarafta 1878 doğumlu ingilizlerin meşhur red devils, diğer tarafta 1880 doğumlu blue citizens.bugüne kadar united 18, city 3 defa bu kupayı kazanmış. Diğer taraftan bakarsak ekonomik zorluk, şu, bu derken bu takımlara el koyan amerikan ve arap patronların maçı olduğunu da söylemek mümkün. Şahsen haberdar olmadığım bir konuydu ama öyle bir durum varmış; arap sevdası. memleketin üst kademeden bir yöneticisinin “türkler arapsız yapamaz” lafına uyacak olursak mavileri tutmam gerekirdi ama araplar umurumda olmadığı için her şekilde kırmızı şeytanlardan yana taraf oldum. amerikan tarafı da olmak istemezdim ama united işte. yılların karizması. aslolan kendi memleketimdir, gerisi futbol eğlencesidir. kaldı ki koskoca manchester’in united takımı. dünyanın neresine gitsen bir saygı duyulası var.maçtan evvel, övgüyle bahsedilen ingiliz centilmenliğine dair güzel bir tören izledik. tabi bu centilmenliği saha içinde zaman zaman büyüteçle aradık ama bulamadık. özellikle ilk yarı sert geçti. ilk yarının kart raporu city tarafı 3, united tarafı 2 sarı olması lazım.

Maça gelecek olursak, kırmızılar şeytan gibi başladı. 1.saniyeden 4.dakikalara kadar city kalesini ablukaya alıp bunalttılar. 1 tane kalenin içine dürtecek gibi oldular ama beceremediler. anlaşıldığı kadarıyla ferguson maça golle başlamak, rakibi şaşkına çevirmek istemişti.
4.dakikadan 13 dk’ya kadar geçen sürede tempo gittikçe düştü. iki takım da gol bulmak için bir şey yapamadı. daha çok topa sahip olabilmek ve birbirileriyle uğraşmakla vakit geçirdiler.birbirileriyle uğraştıkları dakikalardan biri olan 14.dakikada arızaya meyilli vidic ve arıza balotelli kafa kafaya tokuşarak “ne diyon lan” kıvamına geldi. aynı vidic 1 dakika sonra topla orta sahaya çıkayım da oyun kurayım dedi ama eline yüzüne bulaştırdı ve kaptırdığı top kendi kalesine korner olarak döndü. ayağı düzgün olan defans oyuncusunun yetişmediği döneme girdik yine. kalecilerin orta sahaya şişirdiği degajlar…

Manchester United

Vidic-balotelli hırlamasından 5 dk sonra 20.dakikada bu kez anderson ve dzeko birbirine hırlaşınca, maçın hakemi “ 5 dakika arayla 2 pozisyon, 4 futbolcu hırlaştı. ben bu oyunu bozarım arkadaş!” dedi be birer sarı kartı çekti, olaya el koydu. pozisyon kart falan değildi, hakem ders verir gibi bir uygulama yaparak patronun kim olduğunu gösterdi. bundan sonra iki tarafın da motoru nispeten soğudu diyebiliriz.22’de ceza sahası çizgisi sol çaprazından rooney kullandığı frikiği 90’ın 2-3 karış üstünden auta attı. United tarafı maçın ilk yarısı boyunca bildiğimiz oyun şekliyle, topu kenarlara taşıyarak içeri orta kesmelerle gol aramaya çalıştı, city için de bir şeyler yazmak lazım diyorum ama yazacak bir şey yok ki derken 38.dakikada kazanılan serbest vuruşu iki unitedli arasından city’li lesscot kafayla gole çevirdi. özet geçersek; forvetiyle yan toptan gol arayan kırmızılar, defansıyla yan toptan gol yedi!bu golden birkaç dakika sonra da maçta oynayıp oynamadığı belli olmayan dzeko, ceza sahası yayının biraz daha gerisinden çektiği şutla golü buldu ki yenecek gibi gol değildi. kaleci "de gea" biraz öndeydi, baktı rakip orta alandan atağa kalktı, geri-geri kale çizgisine doğru gidip yerimi alayım derken tam hazırlanamadan armut gibi golü yedi. zaten dzeko da durumu fark etmese vurmaz pas verirdi sanırım.

Maçın ilk yarısı 2-0 city lehine kapandı.

2. devreye ferguson 3 oyuncu değişikliğiyle başladı. vidic, ferdinand gibi tecrübelileri çıkarıp 19-21 gibi yaşları olan3 genç oyuncu aldı. anladığımız kadarıyla soyunma odasında takıma da “kızlar, bilmiyorum farkında mısınız ama manchester united’da oynuyorsunuz. çıkın bu maçı çevirin” dedi. tabi bunu ingilizce olarak "fuck muck" katarak daha etkili vurgularla süslediğini düşünmek de yanlış olmaz! unitedliler de çıktı 52 de smalling, 58’de nani ile 2-2’yi yakaladı. kırmızıların ilk golü serbest vuruşun içeriye ortalanmasıyla geldi, ikinci gol güzeldi. ceza sahası önünde 5-6 pas yaparak golü buldular.ikinci yarı united’in hakimiyetiyle geçti. 3.golü de aradılar. dakika 72 olduğunda ceza sahası çizgisinin hemen önünden, kaleyi tam karşıdan gören yerden kazanılan serbest vuruşu rooney baraja nişanladı.city tarafında mancini öğrencilerini toparlamakta zorlandı. üst üste yenilen 2 golün etkisi net görülüyordu. oyuncu değişkliğine başladı ama topa sahip olmakta zorlandılar, dolayısıyla karşı kaleye gidemediler.maçın son dakikasında berbatov oyuna girince penaltılar için kullanılabilercek eleman diye düşündük ama gerek kalmadı. maçın 90+4.dakikasında city rakip kalede kullandığı serbest vuruş rooney tarafından ortasahaya vurulara uzaklaştırıldı, city’li oyuncu yerinde bir hamle yapamadı, top nani’nin önüne düştü. tam orta yuvarlakta. topu sürdü, sürdü, sürdü… kaleciyi de geçip kupa “kırmızı şeytanların” dedi.

Skor: Manchester Utd: 3 (smalling, nani, nani) Manchester City:2 (lesscot, dzeko)
yanlış saymadıysam kart raporu 5 sarı city, 2 sarı united olması lazım.

Maç esnasında dikkatimi çeken pankartta, aslında herşeyin özeti gibiydi :)