25 Aralık 2017 Pazartesi

23 Aralık 2017 Cumartesi

6 Aralık 2017 Çarşamba

11 Ekim 2017 Çarşamba

Türkiye Ampute Milli Futbol Takımı


Öncelikle uzun zaman sonra beni bu kadar etkileyen bir milli takım maçı, daha doğrusu bir futbol maçı olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Herşey çok güzeldi, özellikle maçın Vodafone Park'ta oynanması harikaydı, stadın tamamen dolması, taraftarların coşkusu ve muazzam atmosfer vardı. Bunların üstüne de tabi ki zafer kaçınılmaz oldu. Uzun süre sonra ülke olarak tek yürek olduk ve beraber büyük bir sevinç yaşadık. Maçtan sonraki gün dünya basınında, özellikle avrupa'da ki büyük spor gazeteleri ve kanallarında bu maç ciddi olay oldu. Bütün herkes, bu maçı vodafone park'ta nasıl oynanıp, stadın nasıl dolduğunu, nasıl bir atmosfer oluşturduğumuzu konuştu. Gerçekten ciddi bir iş yaptık, bundan sonra da bu spor Türkiye'de farklı bir yere gelmelidir, umarım da devamı gelir.

Fakat benim için bu durumdan ziyade son 2 gündür ilgiyle takip ettiğim bu durumun ülke geneline yansıması ve gerçeklerin nasıl şekilleneceğiydi. Zira ampute takımlarını bir meşgale, spor ile beden ve ruh kombinasyonunun doğru çalışması, ayrıca hayata daha güler yüzle yaklaşabilmek motivasyon sağlayıp ruhsal yapılanmayı desteklemek için desteklediği bir organizasyonu, bu amaç ile bu takımlarını kuran ülkelerin aksine biz bu durumu vatan millet sakarya olayına çevirdik. A milli futbol takımını yerden yere vurma aşağlama aracına dönüştürdük. Final maçında İngiltere ampute milli takımını alkışlamak yerine yuhalandığını duyduğum anda bizden cidden adam olmaz dedim kendi kendime. Normal gündelik hayatlarını akbil ile otobüse binerek geçiren adamlar ampute olabilir ama diplerine kadar Türkler. Bu işten kendi açılarından çıkar sağlamaya çalışmalarını ayıplayacak halimiz yok, zira devletleri onlara gereken desteği ve insan gibi yaşama hakkını layık görmemiş zaten. İngiliz milli takımı oyuncusu normal bir ingiliz vatandaşı ile aynı haklara sahipken, bu işi sadece spor için yaparken bizim milli takımımız sosyal hayat içerisinde 2. sınıf hatta 3. sınıf yaşamaya mahkum edilmişliğin ezikliği içerisinde sahada topa hayata vurmak istediği gibi vuruyor. Motivasyonları ise spor yapmaktan ziyade yarışmak ve başarılı olmak. Ne yazık ki bu coğrafya da bu işin düzelme imkanı olmayacak. Yetkililer bu arkadaşlara ödül yönetmeliğini değiştirecek, biraz para verecek ve sonrada kenara kaldırıp fırlatacak. 

Peki 6 yıl sonra şampiyonada ilk turda elenecek bir ampute milli takımımız olunca ne olacak? O takımın oyuncuları başarılı olamadılar diye akbil ile otobüse binip ay sonunu üç kuruşa çalıştıkları iş yerinde maaş bekleyerek geçirmeyecekler mi? Sorunun temeline ne zaman inebilecek ne zaman goygoyu bırakacağız acaba? 

Elbet takımı 3-0 mağlupken gülerek kenara gelen Arda Turan ile yan yana konduğunda yürekli bir çarpışma var sahada, ama yarın yerlerine gelecek arkadaşlarının kaderlerini değiştirebilecek bir yasa, engelli insanlarımızı insan gibi yaşatabilmek için reformlar yapmak yerine, sadece kupa kazanan engellileri zenginleştirip vicdani mastürbasyon yapılması ancak ve ancak ortadoğu ülkelerinde 3. sınıf vatandaşlara reva görülen bir durum olsa gerek diye düşünüyorum.

27 Temmuz 2017 Perşembe

Bienvenue Le Guen

Çocukluğumun Bursa yerel gazetelerinde yer alan Bursaspor haberlerini heyecanla üst üste defalarca nasıl okuduğumu gün gibi hatırlıyorum. Harçlıklarımdan artırdığım paralarla köhne kahve köşelerinde çay içerek okuduğum o 4-5 gazetelerden edindiğim Bursaspor bilgileri benim için çok değerliydi. O zaman çok ciddiye alarak heyecanla okuduğum yıllar sonra ise çoğunun asparagas olduğuna inandığım yazıları bir çırpıda okumak ne demek defalarca okurdum üst üste. Şimdi ise Bursaspor Tv gibi kulübümüzün resmi kanalını izlemenin nasıl sıra dışı bir şey, önemli bir farklılık olduğunun her gün farkındayım. Evimde Tv 73.kanalla açılır. O eski dönemleri yaşamayan bugünün değerini doğal olarak pek anlayamaz. Bursaspor Tv’de takımın antrenmanlarını seyrederken çocukluğum aklıma geliyor da; çocukluğumun idolü, kahramanı Elvir Baliç ile ilgili ufacık bir haber, fotoğrafın beni nasıl mest ettiği dün gibi gözümün önündeyken şu an Bursaspor’un maçını,  antrenmanını seyrediyor olduğuma ben hala inanamıyorum.


Geçen seneki yıkım sezonundan sonra; Le Guen ve Ekibinin Özlüce’ye geldiklerinden beri Bursaspor Tv aracılılığıyla attıkları her adımı, aldıkları her nefesi, sarfettikleri her kelimeyi, vücut dillerini, duruşlarını, antrenmanı nasıl yönettiklerini, neler yaptırdıklarını dikkatle izledim ve izliyorum. Le Guen, Bursaspor için çok büyük bir lütuftur. İlk antrenmandan itibaren topla buluşturdu futbolcuları , geçen sezon 3 pas yapamayan takımı çözmüş ve profesyonel futbolculara alt yapı çalıştırır gibi hala daha pas antrenmanı yaptırıyor..Bu kadroda yer alan pas yapamayan bir futbolcu olsaydım UTANIRDIM.

İşinde ne kadar ciddi olduğunu, futbola ilişkin her konuya nasıl hakim olduğunu, teknik direktörlüğünün yanı sıra hayata dair mesajları da takıma ve bize vererek eğitmenliğini-kalitesini bize gösteriyor. Pasaport kontrolünde cep telefonlarıyla oynayarak işini yapan polislerin yüzüne bile bakmayan takımı fırçalıyor, kişisel diyaloglarda göz temasının önemini anlatıyor, kulübün çıkarlarının önde geldiğini söylüyor, defanstan başlayarak takımı kurgulamaya çalışarak futbolcuların üzerine çizik atmadan evvel onlara şans veriyor -son derece adaletli..Kiralık olarak yollanacak yada takımdan atılacak isimlerin söyleyebileceği bir laf olmamasını sağlayarak, kadrosu üzerinde adil olduğuna olan inancı hakim kılarak; görev süresi boyunca karar ve uygulamalarının sorgulanması, kadro üzerindeki hakimiyetinin iktidarsızlaştırılması ile bitecek bir sürece mahal vermemek için bugünden EFENDİ rolünü üstlenmiş ve hazmettirmiş durumda. Yabancı dilim de olduğu için verdiği röpörtajları, tercümesiyle değil de kendi ağzından kullandığı cümlelerle dinlemek daha doğru ipuçları veriyor kişiliği hakkında… Tipik bir orta kuzey Avrupa mentalitesi, kişisel beyan onlar için çok önemlidir, söylediğinize çok önem verir ve mimler, dediğinizi yapmadığınızda kredibiliteniz azalır ve itibarınızın azaldığını size belli ederler sonra da sizi ciddiye almazlar yada es geçerler..Mazeret üstüne mazereti anlamazlar.

Transferde geç kalmadık, hocamızın kontrolünde yapılması gerekenleri yapıyoruz falan gibi doğru olmayan doğruymuş gibi olan kelamları söyleyip durmasın Özlüce. Ligin başlamasına 20 gün kalmış..Bursa’daki kamp geçmiş, Avusturya’daki kamp bitiyor durum sıkıntı arz etmeye başlamak üzere. Gelecek adamın antrenman eksikliği, takıma uyumu, adaptasyon sıkıntıları vs gibi bir dünya madde var, harcanacak paradan önemli olan. En önemli problem de Le Guen’in usanması, yılması ve sabrının taşması olur. Aldığım intiba, taraftarın Le Guen’i çok benimsediği ve inandığı yönünde görünüyor. 

Uzun dönemli planları olduğuna inandığım, master planlar yapılabilecek, futbol adamlığının yanı sıra eğitmenliği – gençlere değer veriyor olması – futbola dair öncelikleri ve vurguladığı detayları – uyumlu kişiliği, işgören olarak yerini biliyor olması, rafine kişiliği, 0 ego komplekssiz kimliği, adaleti ve kısa zamanda da olsa Bursa gibi zor bir şehirde iddialı lafları ile değil de gerçekçiliği ve mütevazi futbol adamlığıyla gönülleri fethetmiş olması Le Guen’i kaybetme lüksümüz olmadığını gösteriyor. Kaleye mert Örnek’i koymuş adam…Önünde 4 lü defans ve 9 hücumcuya diyor ki hodri meydan..10 atak yapan karavanacılar tek gol atamıyor. Böyle bir antrenmanı düşünmek, uygulamak bile sıra dışı bir futbol adamlığı gerektirir. Adam Yönetime daha nasıl mesaj versin !! Adam kadroda şişkinlik oluşturan bu takımın parçası olamayacak isimlere daha nasıl ayna tutup kendilerinin işe yaramaz olduğunu göstersin !! İngilizler enough is enough derler..Bizde ise, aaaa yeter artık ama denir..

WE'LL BE WATCHING YOU MR.LE GUEN
With Pleasure

4 Haziran 2017 Pazar

2 Haziran 2017 Cuma

19 Mayıs 2017 Cuma

18 Şubat 2017 Cumartesi

Menfaatsiz Taraftarlık

Bursasporlular hiç bir zaman biz büyük takımız demedi. Bursaspor bir şehir takımıdır, Bursa'yı tutanlar memleketini destekler kendinden bir parçayı sahiplenir. Bunu fblisi gslisi bjklisi anlayamaz. Onların da elbet memleketlerinin takımları vardır ancak onlar istanbul üçüzlerine ait olmayı seçmişlerdir. Çünkü kolay olay budur, bu sene olmazsa seneye sevinirler. onların sevinçleri sıralıdır.

Bursasporlu öyle değildir, ömrü hayatı boyunca şampiyonluk görmemiştir ama takımı onun her seyidir çünkü o takımının ta kendisidir. Sizler sayın yıldızlarınızı, şampiyonluklarınızı. Sizden olmayan sadece yönlendirmeler ve başarıya endeksli tuttuğunuz takimlarınızı, sizden hiç bir parça barındırmayan kulüplerin peşinde olmaya devam edebilirsiniz.

Bursasporlu bekler, ülkenin 80 ilinde her sene kutlansada bir şampiyonluk sevinmemeyi göze alarak bekler. çünkü Bursa onlardır, onların ta kendisidir Bursaspordur. 

Hep denildiği gibi bizimkisi takım meselesi değil, bizimlisi memleket meselesi.

11 Şubat 2017 Cumartesi