25 Haziran 2016 Cumartesi

İtalya Gezi Notları 3.Bölüm: Floransa - Pisa

Roma’ya kadar gelmişken, Floransa ve Pisa’yı görmeden olmaz. Özellikle de Floransa’yı. Bu yazı 1 günde bu geziyi en verimli nasıl yapabileceğinizi planlamanız için yardımcı olma amacı taşımaktadır. İtalya’ ya gelmeden önce www.firenzemusei.it adresinden Floransa’daki müzeler için mutlaka rezervasyon yaptırın. Kişi başı 4 € komisyon alıyor ama sıra beklememek için değer. Yoğun sezonlarda müzelere bilet bulmak çok zor olabilir. Tatil de en önemli şey zaman.  Roma Termini den bir gece evvel otomatik bilet makinalarından Floransa SMN istasyonuna 08.33 treni için bilet alarak işe başlıyoruz. İkinci sınıf tren bileti almaktan çekinmeyin, trenler temiz ve lüks.Sabah erken kalkıp kahvaltımızı yaptıktan sonra, Roma Termini den 08.33 treni ile hareket ediyoruz. Saat 10.03 de Floransa SMN istasyonuna varıyoruz.

İstasyondan çıkar çıkmaz, Floransa’nın en büyük kiliselerinden Santa Maria Novella’yı ziyaret edebilirsiniz (giriş: 15€ ). Kiliseden çıkar çıkmaz, Floransa’nın en keyifli yerine, şehri ikiye bölen Arno Nehri’nin üstündeki birçok köprüden biri olan Ponte Vecchio’ya (“Eski Köprü”) gidin. Bu meydana çok yakın olan bu köprünün en büyük özelliği üstündeki evler! Gerçekten oldukça orjinal bir eser olan bu köprü boyunca, mücevherciler, değerli sanat eserleri satan dükkanlar ve hediyelik eşyacıları görebilirsiniz. Üstünden geçerek şehrin diğer tarafına geçtiğinizde birçok şarap dükkanı göreceksiniz. Toscana bölgesinin başkenti Floransa’dan birkaç Toscana şarabı almak fena fikir değil. Yanınızda üzerine isimlerinizi yazdığınız bir asma kilit götürün, köprü üzerindeki zincirlere takıp anahtarını Arno Nehri ne atın ki aşkınız ölümsüzleşsin.

Ayaküstü birer sandviç yedikten sonra doğru Galeria degli Uffizi’ ye. Dünyaca ünlü, dünyanın da en eski sanat müzelerinden olan burada, Raphael, Michelangelo, Botticelli, Caravaggio gibi birçok ünlü sanatçının onlarca eserini görebilirsiniz. Ana holde gezerken, yukarılarda asılı  Osmanlı Padişahlarınının portrelerini görmek size ilginç gelebilir. Müze çok büyük olduğundan, gezmesi, gezme hızınıza bağlı olarak, 3 gün bile sürebilir . Ama biz 1 saatte tamamlamalıyız. (Giriş 11 €/kişi)

Müzeden çıkar çıkmaz Piazza della Signoria ya doğru gidiyoruz. Bu meydanda birçok heykel göreceksiniz. Biraz sonra gerçeğini göreceğiniz David’in bir kopyası ile beraber “Rape of Sabine woman” kopyası, “Perseus With the Head of Medusa” bronz eseri ve birçok eserin gerçeği ya da kopyalarını görebileceğiniz bir meydan.Yola devam ediyoruz. Hedefimiz Duomo. Duomo ve bağımsız duran çan kulesi tek kelime ile muhteşem. Duomo nun karşısındaki  Vaftizhane ve üç set halindeki altın kaplama bronz kapılarına özellikle dikkat edin.

Duomo Meydanındaki cafelerden birinde soluklandıktan sonra, Michelangelo’nun en ünlü eseri ve “Bu eseri gördükten sonra diğer heykelleri görmeye gerek kalmıyor” gibi yorumlarla anılan David’i görme zamanı. David’in ellerindeki, ayak ve vücudundaki detayların olağanüstülüğü, yakından bakıldığında hemen anlaşılıyor. Bu eser ve onlarca eser daha “Accademia di Belle Arti Firenze” (Floransa Güzel Sanatlar Akademisi) müzesinde görülmeye değer. Giriş 11 €/kişi. Müzeden çıkıp Floransa SMN istasyonuna geliyoruz ve 16.28 treni ile Pisa’ya hareket ediyoruz. Ücret kişi başı 5 €. Pisa’ya varış saat 17.28 de.

Pisa Centrale istasyonunda inince otobüs bileti alın. Tek yön kişi başı 1.10 €. (Kişi başı 2 adet alın, çünkü dönerken de otobüsü kullanacağız).LAM Rossa hatlı otobüse binip, Pisa kulesinde iniyoruz. Yürüyerek gitmeye kalkarsak 25-30 dk süreceğinden otobüsle gitmek bize zaman kazandırıyor. Pisa’da görülecek yerlerin hepsi aynı yerde, Mucizeler meydanında.

-        Piazza del Duomo
-        Katedral
-        Pisa Kulesi (Leaning Tower)
-        Baptistry
-        Palazzo dei Cavalieri
-        Her yere giriş ücretli. Örneğin Pisa kulesine çıkış kişi başı 15 € . 8 yaşına kadar olan çocukların çıkması yasak, 8-12 yaş ebeveynleriyle çıkabiliyor, herkes ücrete tabii.
-        Pisa kulesinin yıkılmasını önleyici fotoğraflardan çektirmeyi unutmayın ;)


20 Haziran 2016 Pazartesi

Türkiye'nin Euro 2016'da Başarısız Olma Nedeni

Başarısızlığın sebebini direkt olarak soyleyeyim: bunun tek nedeni sizlersiniz. Ben de bu grubun icindeyim maalesef.  Açıklayayım izninizle;

1. Ülkede baska spor yokmus gibi futbolla yatip futbolla kalkan sizler bu sporu yozlastirdiniz. cocuklar kucukten jimnastik yapip esnek olmadilar, kimse taekwando yapıp rakibine saygiyi ogrenmedi, kimse yuzucu olmak icin cabalayip devasa akciger yapamadi. tek derdimiz mahalle arasinda ayakkabiyi parcalayana kadar o topu kurdugumuz iki taşın arasindan gecirmek oldu.

2. Bu luzumsuz adamlarin en ucuz derbi biletine 300 lira verdiniz ve aldiginiz hizmetin kalitesini asla sorgulamadiniz. zaten siz o maci izlemeye degil kendinizi tatmin etmeye gittiniz. kale arkasina gidip ona buna kufretmekten, amigolarin maymunu olmaktan kurtulamadiniz. Bütun mac boyunca lay lay lay la la lay diye sarki sozlediniz, sahada olan bitenle bir alakanız da yoktu zaten.

3. Kalitesiz formalara 250 lira verdiniz. O parayla yapilacak daha o kadar guzel sey varken. üzerinde takimin amblemi var diye 20 liraya alacaginiz tisortlere 200 lira para verdiniz. derdiniz herkese en buyuk taraftar oldugunuzu gostermekti. Öyleyse o t-shirtlerden gelen paralarla yuksek maas alanlara siteminiz niye?

4. Bu işi hep kazanmaya indirgediniz. cogunuz icin bundan haz olmak hic onemli olmadi. PSV'nin, Ajax'ın, C.Brugge'un, Aletico Madrid'in gencecik cocuklarinin yaptigi islere hic gipta etmediniz. hep kazanmak oldu derdiniz. gururlu ikincilikleriniz, mutlu ucunculukleriniz olmadi hic. rakibinizin elini sıkıp tebrik etmeyi bilmediniz. bu hoyratliginiz her yere yayildi.

5. Kendi evladiniza ozguven vermediniz hic. Basarisiz denemeleri artislik, kendini ifade etme bicimleri de serserili oldu sizin gozunuzde. her hareketi goz altinda oldu. karsisindaki adamin sagindan atip solundan gecebilecegi fikrini kimse vermedi. her yurdum insani gibi kompleksli buyudu, ozguveninin de anasini altyapilarda siktiler. mesut ozil cok mu ispanak yedi? ondan mi farkli? sadece bir futbol meselesi degildi bu bir kultur isiydi.

6. Hep mafyalara ozendiniz, guce taptiniz. takima degil, 10 numaraya inandiniz. evet yirmi yil once futbol oydu, cruyfflarin, stoichkovlarin, riquelmelerin dunyasiydi orasi ama arsene wengerler, fergusonlar cikti, oyunu bozdu, demokrasi getirdi, coluk coluga forma verip kurallari degistirdi, zipkin genclerle total futbol oynatmayi ogretti dunyaya. biz hep onlari izledik, eski futbolcularimizi gonderdik yanlarina, anlayip gelip bize ogretsinler diye. gonderdiklerimiz daha beter geri donduler. sifo mehmet'in ısvicre macindaki celmesi bu ulusun yuz karasidir hala.

7. Basiretsiz yoneticilerinize hep pıstınız, sesiniz cikmadi. en baba, centilmen adamlara korkuluk muamelesi yaptiniz. her alti golden sonra rakip takimin baskanini tebrik eden adami fabrika bahcesinde iscileri gozyaslariyla ugurlarken (Özhan Canaydin) siz adamin taklidini yaparak dalga geciyordunuz. sinan engin gibi abdurrahim albayrak gibi aziz yildirim gibi hep karanlik hep guc sevdalisi adamlari bas taci ettiniz. Bugun milli takimin ve ulke futbolunun da onlarin ve onlar gibi adamlarin kontrolunde olmasini sız sagladiniz. ulke yonetimine de soyle bir bakin, orasi da fena halde benziyor buna.


8. Şehrinin takımını 1.lige cikaran cocuklari o yaz tazminatsiz bacadan gonderdiniz, hocanin kontratini iptal edip yerine birinci ligin kaşarı olmus hocayi getirdiniz. O cocuklar, o pırıl pırıl yuzlere noldu hic merak ettin mi? Git amator kumede kosturanlara bak, senin takimini birinci lige cikarmak icin tekmeye kafa atan o cocuklar hala kuskun ama hala cebinde para yokken bile deplasmana yarim ekmek sandvicle gitmeye devam ediyorlar. sen euro 2016'daki puanlari o cocuklari kovarken kaybettin zaten.

9. Senin taptigin ecnebiler senede milyon dolarlar alip kariyerinin son yillarini keyif icinde surerken o takim icin az para alip sevdasina oynayan cocuklara naptin? Havaalaninda hep yildizlari aldin sirtina, onlar arka tarafta valizleri bekliyorlardi. hic onlara da moral vermek aklina geldi mi? Bu tugay'lar, fatih tekkeler, gokdenizler, yurtdisina cikinca mi parladilar saniyorsun? onlar zaten parliyordular, bir gun durup potansiyellerini takdir ettin mi?

10. Bu nobranlığın ve ayılığınla, kaba kuvvetle butun sorunlarini cozebilecegini dusunen sen degil misin? Evde teror estiren, esinin, cocugunun, kardesinin fikirlerine saygi gostermeyen, siraya girmek nedir bilmeyen, baskalarinin hakkini gasp etmekten keyif duyan sen, bu kulturun futbola sirayet etmeyecegini mi dusundun?

11. En kolay sorulari kendine sorup, aynayi kendine hic cevirdin mi? Hayır! Aynısı futbolda oldu. en kolay en temel seyler sorgulanmadi icin. duvar pasi yapma, uc kisiyle ucgen olusturup dar alanda pas yapmak, uzun topu kontrol etmek, ara pasi vermek, ofsayt taktigi kurmak, topluca oyun kurmak derdi olmadi sahadakinin de. varsa yoksa calim atmak, 40 metreden gol atmak, rovasata cakmak, kendine yere atmak, beles penalti kazandirmak, rakibini hakem gormeden hastanelik etmek onlarin derdi oldu ayni senin kolay yoldan zengin olmak icin yedigin naneler gibi.

Hayat futbola fena halde benzer dostum. O yuzden Konya kadar Hollanda boylesi bir spor cennetidir. sen once su nobranligi, kabadayiligi birak, rakibini takdir et, kendini gelistirmeye bak, sonra teknik, strateji ve galibiyet ardindan gelir zaten. birak nerde yanlis yaptigini, bir don ıspanyaya, hirvatistana bak onlar neyi dogru yapiyorlar, anlayabildigini taklit etmeye bak, bir de bakmissin her sey bes on yila daha iyi olmus. Hayat gibi, piyango bileti almayi ihmal etme, ama o hayallerle de yasamayi birak, her ay kenara bes on kurus koy. Unutma ki buyuk adamlarin uzun vadeli planlari vardir, kahramanlara ihtiyaclari yoktur bizim gibi.

19 Haziran 2016 Pazar

İtalya Gezi Notları 2.Bölüm: Vatikan

Vatikan dünyanın en küçük ülkesi olmasına rağmen neredeyse bir milyar katolik’in ruhani lideri olan papa’ya ve aynı zamanda sanata yön veren michelangelo, raffaello, caravaggio, bernini gibi dev ustaların sanat eserlerine ev sahipliği yapıyor. Etrafı yüksek duvarlarla çevrili olan bu yarım km2’den daha küçük ülkeyi ziyaret etmek, ister inançlı olun ister inançsız, son derece heyecan verici bir deneyimdir. 1378 yılından beri papa’lara ev sahipliği yapan vatikan, 1929 yılında faşist diktatör mussolini ile imzalanan laterano antlaşması’ndan sonra bağımsız bir devlet haline gelmiştir; papa da, bu küçücük devletin tek hakimi... vatikan’da yasama, yürütme ve yargı tek elde yani papa’nın elindedir. papa dilerse kimsenin onayı ve kontrolü olmadan istediği yasayı değiştirebilir. vatikan resmi olarak bağımsız bir devlet, ancak ne vize ne de pasaport kontrolünün olmadığı bir kapıdan içeri girdiğiniz için kendinizi başka bir devlete gitmiş gibi hissetmiyorsunuz. ta ki, vatikan’ı koruyan isviçreli muhafızlarla karşılaşana kadar. michelangelo’nun tasarladığı “ilginç” üniformalar içerisindeki muhafızlar 1506 yılından beri vatikan’ı -daha doğrusu papa’yı- koruma görevini sadakatle sürdürüyorlar. muhafızlar turuncu-kırmızı-mavi üniformalarının içinde ortaçağ masallarından kopup gelmiş gibi gözükse de aslında hepsi isviçre ordusu'nda eğitimini tamamlamış askerlerden seçiliyor ve her biri gerçek birer kılıç ustası. vatikan dünyada okur yazar oranının en yüksek olduğu ülke. ülkenin tamamı okuma yazma biliyor. vatikan’ın l'osservatore romano adında bir de gazetesi var. gazete günlük olarak italyanca, haftalık olarak da almanca, fransızca, ingilizce, ispanyolca, portekizce ve polonyaca çıkıyor. ülkenin aynı zamanda radio vaticana adlı dünya çapında bir radyosu ve centro televisivo vaticano adlı bir de televizyonu var. ayrıca dükkanları, bankası, kendi pullarını kullanan son derece verimli bir postahanesi ve nadiren kullanılsa da bir tren istasyonu da var. vatikan’a girdiğiniz zaman sizi bernini tarafından tasarlanan ve dünyanın en heyecan verici mimari uygulamalarından biri olan piazza san pietro (Aziz petrus meydanı) karşılıyor. 284 traverten sütun, 88 gömme sütun ve 140 aziz heykelinin bulunduğu bu meydanı bernini 1656 ila 1667 yılları arasında, 11 yılda tamamlamıştır.

Papa, eğer sağlığı yerindeyse, her çarşamba günü bu meydanda bir konuşma yapıyor. eğer bu konuşmayı dinlemek ve papa’yı yakından görmek istiyorsanız papa’lık özel kaleminden mektup/faksla (prefetto della casa pontificia, 00120 città del vaticano, faks: +39-06-69885863) izin almalı ya da san pietro meydanı’ndaki bürolardan davetiye almalısınız. ayrıca papa, pazar günleri de havariler sarayı’ndaki dairesinin penceresinden kısa bir vaaz veriyor ve kalabalığı kutsuyor. dünyanın en büyük katolik kilisesi olan san pietro bazilikası da (aziz petrus kilisesi) bu meydanda yer alıyor. tüm standartlara göre muazzam bir başarı olarak kabul edilen bazilika’nın boyutları gerçekten de dudak uçurtacak ölçülerdedir: 187 metre uzunluğunda, 132 metre yüksekliğinde ve 70.000 m2 genişliğinde. alman düşünür goethe, bazilika’nın heybeti karşısında suskun kalamamış ve kapıdan girerken dudaklarından şu sözler dökülmüştür: “sanki sonsuzluğa girer gibi.” bazilika’ya ve meydana ismini veren aziz petrus’un mezarının burada olduğuna inanılıyor. bu yüzdendir ki bazilika’nın tepesinde elinde anahtar olan bir aziz petrus heykeli yer alıyor. bazilika’nın buraya yapılmasının ve petrus’un elindeki anahtarın sebebi ise michelangelo’nun tasarladığı dev kubenin etrafında latince yazan şu ayetlerden geliyor. “sen petrus'sun ve ben topluluğumu bu kayanın üzerine kuracağım.
ölüler diyarının kapıları ona karşı direnemeyecek. göklerin egemenliğinin anahtarlarını sana vereceğim.” incil, matta 16:18-19. bu arada belirtmekte fayda var, petrus’un kelime anlamı “kaya”dır. bazilika’da michelangelo, maderno, raffaello, bramente, domenico fontana, giuliano da sangallo gibi zamanın önemli sanat adamlarının da emeği vardır. bu sanat adamlarından her biri -tabii ki papa’nın gözetiminde- bazilika’ya bir şey eklemiş, çıkarmış ya da değiştirmiştir. daha bazilikanın kapısından girerken ilk hıristiyanlara yapılan işkenceleri anlatan korkunç kabartmalar sizi karşılıyor. etraf, dinin gücünü kullanarak yıllarca insanlar üzerinde egemenlik kuran eski papaların heykelleriyle dolu. bazilika o kadar büyüleyici bir yer ki ziyaretçiler buradaki heykellere, resimlere, kabartmalara bakarken bildiği her şeyi unutuveriyor. vatikan’ın en önemli sanat eserlerinden, michelangelo’nun 24 yaşındayken yaptığı pietà adlı heykel de san pietro bazilikası’nda yer alıyor. 1972’de bir fanatiğin saldırısına uğrayan heykel, şimdi bazilika’nın girişinde sağ tarafta kurşun geçirmez bir cam içerisinde korunuyor. çarmıhtan indirilen isa’yı kucağına almış meryem’in tasvir edildiği bu dokunaklı mermer heykelde, meryem alabildiğine güzel ve genç, isa ise son derece yakışıklıdır. meryem’in adeta bir genç kız gibi işlendiği heykel için michelangelo şu açıklamayı yapmıştır: “namuslu kadınların diğer kadınlara göre daha genç kaldıklarını bilmiyor musunuz?” pietà’nın bu kadar özel olmasının sebeplerinden biri michelangelo’nun imzasını attığı tek eseri olmasındandır. söylencelere göre, pietà’nın aslında genç ve tanınmamış bir heykeltraş tarafından değil de daha yaşlı ve usta bir heykeltraş tarafından yapıldığını duyan üstat çok sinirlenmiş ve hemen o gece meryem’in göğsünden geçen kuşağa ismini kazımıştır.

Vatikan müzeleri roma katolik kilisesi, yıllarca heykeltraş, ressam ve mimarlara hamilik yaptığı için şu anda dünyanın en değerli sanat koleksiyonuna da ev sahipliği yapıyor. kilometrelerce uzunluğundaki koridorların sağında-solunda yer alan odalar ve galeriler bütününden oluşan vatikan müzeleri adeta batı uygarlığının küçültülmüş bir örneğidir. müze’de mısır mumyalarından etrüsklerden kalma altın mücevherlere, yunan ve roma heykellerinden ortaçağ ve rönasans başyapıtlarına, hatta modern dinsel sanat eserlerine kadar büyüleyici bir bolluk vardır. raffaello odaları, havariler kütüphanesi, borgia daireleri haricinde 8 müze, beş galeri ve baş döndürücü sistine şapeli de vatikan müzeleri’nin içerisinde yer alır. müzeyi gezerken karşınıza çıkacak sanatçılardan ve eserlerinden bazıları şunlar: apollonius’un isa’dan önce 1. yy’dan kalma torso’su, raffaello’nun kutsal ayin üzerine tartışma ve atina okulu adlı freskleri ve son büyük eseri olan tecelli adlı resim, matisse’in madonna (meryem) eskizleri, rodin’in bronz heykelleri, leonardo da vinci’nin tamamlanmamış eseri aziz hieronymus, bacon’un grotesk papa’sı ve tabii ki sistine şapeli’ndeki michelangelo’nun muhteşem freskleri. vatikan müzeleri’ni gezmek hem zihin olarak hem de beden olarak oldukça yorucu bir süreç. ancak bu kilometrelerce uzunluğundaki müzeler ve galeriler bittikten sonra karşılaşacağınız sistine şapeli size tüm yorgunluğunuzu hatta az önce gördüğünüz sanat eserlerini bile tümüyle unutturacak. Üstat Michelangelo’nun 4 yıl geceli gündüzlü tek başına boyadığı tavan sayesinde, sistine şapeli rönesans sanatının incisi ve batı sanatının da başyapıtlarından biri olarak kabul edilir. tavanda insanın kutsal kitap’ta (tevrat, zebur ve incil) yer alan üç öyküsü betimlenmiştir. bunları kısaca “adem’in yaradılışı, nuh tufanı ve son yargı” olarak adlandırabiliriz. tavanın neredeyese ortasında ise tüm dünyada sanatsal bir ikon haline gelmiş olan “tanrı’nın yaşam vermek için adem’e uzattığı el” yer alıyor. yine de tavanın asıl görkemini görmek için kapıdan çıkmadan hemen önce son bir kez geriye bakmalısınız. o zaman bütünün veridiği etkiyle michelangelo’ya derin bir saygı duyarak şapel’den ayrılacaksınız. şapel’den ayrıldıktan sonre eğer hala yürüyebilecek takatiniz kaldıysa san pietro bazilikası’nın kubbesine çıkıp roma’nın ve vatikan bahçelerinin eşsiz manzarasını izleyebilirsiniz. ancak hatırlatmakta yarar var. kubbenin tepesine çıkabilmek için önce asansörle belli bir yere kadar çıkmak ardından da 330 basamak daha çıkmanız gerekiyor.

5 Haziran 2016 Pazar

Umut, İdol, Figür: Güle Güle Şampiyon!



Dün benim icin cok zor bir gundu. Belki de 1997'de dedemi kaybettigim zamandan beri gecirdigim en zor ve acılı günlerden biriydi. Hayatimi degerli ve mutlu kilan ve ayrilmak zorunda kaldigim bir cok sey oldu. Bugun neredeyse hepsinden farkli bir agirlik vardi uzerimde, hayatta en çok ilham aldığım çocukluk kahramanımı kaybettim. Naif,utangac, sessiz, onurlu bir babam var, yilların degistiremediği koca kalpli bir adam. Bana ilk M.Ali hikayelerini anlatan adam. Her anisinda M.Ali'yi her duyusunda o gözlerindeki ışığı,umudu ve parıldamayı zorluklarla gecen cocuklugunun kahramaninı hatirlarken bana baktigi gözlerini ömrüm boyunca unutmayacagım.

Bir fikrin, bir düşüncenin, bir inancın adı; Muhammed Ali(Cassius Marcellus Clay Jr. ).. Sadece bir sporcu değildi büyük bir barışseverdi benim için. Hayatını adadığı sporun en ahlaklısını yapmaya çalıştı ve bundandır ki savaş çıgırtkanlarının, kan emicilerin, emperyalistlerin ve düzenin hedefi olmuştur… O'nun maçlarını izlemek için babamın saati kurma hiyalerini ve maç anılarını hep heyecanlı dinledim, yaşım ilerledikçe onun sadece mükemmel bir boksör değil, efsanevi bir düşünür ve dava adamı olduğunu geçen yıllar içerisinde çok iyi anladım.
1960 Roma Olimpiyatları’ndan döndükten iki gün sonra bir lokantada sadece beyazlara servis yapıldığını öğrenince, altın madalyasını Ohio Nehri’ne attığı madalya değildi aslında, attığı, küfrettiği hâlâ insanların renginden dolayı ikinci sınıf muamele görmesiydi. Nehrin derinliklerine gömmüştür kokuşmuş beyinleri, tükenmiş vicdanları. Ve Vietnam savaşına asker olarak gönderilmek istenmiştir ama tavrı nettir; Vietnamlılar bana hiçbir kötülük yapmadılar ki onlarla savaşayım.” diyerek Vietnam savaşına gitmediği için 5 yıl hapis ve 10 bin dolar para cezasına çarptırılmıştır. Lisansı ve pasaportu elinden alınınca dava süresince maddi sıkıntılar yaşamış ve iflas ettiğini açıklamıştır. Ailesinin yardımı ve üniversitelerde para karşılığı yaptığı konuşmalarla geçimini sağlamış ama haramilerin sofrasına yem olmamıştır. Büyük bir sporcudur hiçbir zaman geri adim atmamış ne pahasına olursa olsun fikirlerinden ödün vermemiş sporun barışçıl ve ahlaki yönünü yaşamının her zerresinde göstermiştir. O kadar bağlıdır ki yaptığı işe büyük başarılarına hiçbir güç engel olamamıştır.
Antrenör Bundini Zaire maçından önce Ali’ye belki de Ali’yi özetleyecek bu sözlerle seslenmiştir; Dans et şampiyon, kimsesizler yurdundaki yalnız çocuklar için dans et. Çocuklar için salla yumruklarını.
Kiralarını ödeyemeyen işsizler için dans et. Şu alçağın işini bitir!Meyhanedeki ayyaşlar için dans et şampiyon, kanserden ölen yoksul hastalar için, kefaletleri ödenmeyen sefil mahkumlar için, herkesin terkettiği eroinmanlar için, kocaları olmayan gencecik hamile kızlar için.
Dans et şampiyon, savaş onlar için!
Şu aşağılık herifin işini bitir, çenelerini dağıt hepsinin. Düşkünler yurdundaki zavallılar için, emeklilik maaşı alamayan yaşlılar için, pis bir sokakta müşteri bekleyen yaşlı ve yorgun fahişeler için…
Meyhanelerde oturmuş demlenen bütün yalnız kalpler için, bilardo salonlarındaki yalnızlar için, sokak köşelerindeki yalnızlar için. Dans et şampiyon, savaş onlar için!
Temizlik işçileri için salla yumruklarını; hava limanlarında, otobüs duraklarında, benzin istasyonlarında yerleri süpüren küçük insanlar için. Savaş onlar için şampiyon. Otellerde yatakları yapıp tuvaletleri temizleyen küçük odacı kızlar için dersini ver şu aşağılık herifin!
Seni kurtaranlar senatör değildi, vali değildi, başkan değildi.
Sokaktaki insanlar kurtardı seni. Şimdi sokaklar adına savaş, hadi evlat, işini bitir şu aşağılık herifin!
Bu ring ikinize fazla. Hadi bitir işini, suratını paramparça et.
Yoksullar adına şampiyon, yoksullar adına!
Hadi yavrum salla yumruklarını! Muhammet Ali’yi hiçkimse yenemez, hiçkimse. Sadece Cassius Clay yenebilir ama o da bu akşam aramızda değil.
Dans et şampiyon, hadi oğlum dans et!
Belki de bu yazıyı bana yazdıran şeyin Muhammed Ali’nin büyük bir barışsever müslüman olmasıdır, bana bu yazıyı yazdıran şeyin yumruğunu rakibinden öte savaş çığırtkanlarına atmasıdır… Saygıyla anıyorum seni kahramanım.

Ne kadar çok sevdim seni..
Ne kadar derinden dokundun yüreğime..


4 Haziran 2016 Cumartesi

İtalya Gezi Notları 1.Bölüm Roma

İtalya Hakkındaki Görüşlerim

Sonda söyleceğimi başta söyleyerek yazıya başlamak istedim. Gezdiğimiz yerlerin hep ortak noktası; eski bir şehir ve tarihsel özelliklerinden dolayı korunmuş bölgelerden oluşmasıydı. Sokaklarda gezmek bile insana ayrı bir zevk veriyor. Bizim alışık olmadığımız bir kültürleri var. Ufak araba ve bisiklet kullanımı çok yaygın, neredeyse dışarıda gezen her 2 kişiden birinin elinde tasmalı bir hayvan var, her yere kedi köpekle giriyorlar. Yolda yayalar her zaman öncelikli durumda, herkes birbirine karşı ciddi bir saygı çerçevesinde hareket ediyor.

Tabi İtalya'nın olumsuz yönlerinde bahsetmek de gerek, öncelikle ülkede değişik bir çalışma saatleri ve çalışan disiplini var, daha doğrusu kafasına göre çalışıyorlar demek de yanlış olmaz. Zira 14:00 kapalı olan bir mağaza gece 22:00 'da açılabiliyor. Çalışanlar sanki oranın paşası gibi, sürekli bir üstten bakmalar vs. felan. Bunun yanında İtalya aşırı derecede evsiz mevcut, her yerde sokaklarda kalan insanlar var, bizim ülkemizden bile fazla düzeydeler. Bunun yanında İtalya'da herşey çok pahalı, bu sadece bize göre diil, oranın halkı için de geçerli bir durum. Konuştuğum 5-6 aile ve gençler genelde İtalya'da iş olmadığını, maaşların çok düsük olduğu gerekçesiyle başka euro bölgelerine geçme düşüncesindeler. Neyse seyyah miasli yazımıza dönelim tekrar.

Roma şehri başta olmak üzere İtalya’ya tur düzenleyen firma sayısı bir hayli fazla, tabi turlar dışında bireysel olarak Roma’ya giden sayısı da çok, üstelik bize göre bireysel yapılan geziler çok daha keyifli geçiyor. Eğer siz de yakın bir zamanda Roma gezisi planlıyorsanız şehre gitmeden önce biraz araştırma yaparak daha eğlenceli ve rahat bir seyahat geçirebilirsiniz. Sahip olduğu 2800 yıllık  tarihi ile geçmişten günümüze birçok önemli medeniyete ev sahipliği yapan Roma‘da gezip görebileceğiniz yüzlerce yer var. Başta Kolezyum ve Roma Forumu olmak üzere Antik Roma’nın en önemli yapılarını görebileceğiniz Roma’da sevdiklerinizle birlikte çok eğlenceli bir seyahat geçirmeniz garanti.

Dünyanın en küçük devleti olarak geçen ve Roma sınırları içerisinde yer alan Vatikan ise Katolikler için çok büyük öneme sahip bir yer. Vatikan’da yer alan Vatikan Müzeleri ise başlı başına bir sanat hazinesi. Çok uzatmadan Roma Gezimizde planladığımız yerleri sıralamaya başlıyorum.

Roma’ya giden gezginlerin birçoğu şehir gezisi için genellikle 3-4 günlük bir zaman ayırıyor. Bu süre Roma’da yer alan tüm gezi noktalarını gezip görmek için yetersiz olsa da güzel bir planlama ile şehrin en önemli yerlerini görmeniz mümkün. Sayfa boyunca bana göre Roma’da ilk planda gezip görmeniz gereken en önemli 15 yeri inceleyebilirsiniz. Listede adı geçen yerler hakkında detaylı bilgi almak için görsellere ya da ilgili linklere tıklayabilirsiniz. Eğer Roma gezinizde otelinizi kendiniz ayarlayacaksanız Roma’da konaklama ile bilgileri ve otel tavsiyelerimi  Roma’da Nerede Kalınır? yazımda bulabilirsiniz.

1. Kolezyum

Roma denilince akıllara ilk gelen yerlerden olan Kolezyum, yapımına M.S 72 yılında, İmparator Vespasian’ın başladığı ve sekiz yıl sonra İmparator Titus tarafından açılmış bir amfitiyatro. 450 yıldan daha uzun süre gladyatör dövüşleri, vahşi hayvan avları ve idamlar için kullanılan yapı Roma’nın en popüler yapısı. Kolezyum’un içi de en az dışı kadar etkileyici.

2. Roma Forumu

Antik Roma’nın siyaset, ticaret ve hukuk yaşamının merkezi olan Roma Forumu şehrin bir diğer önemli gezi noktası. Septimius Severus Zafer Takı, Vesta Tapınağı ve Vesta Bakireleri Evi, Titus Zafer Takı, Maxentius ve Constantinus Bazilikası, Vespasianus Tapınağı, Satürn Tapınağı, Antoninus ve Faustina Tapınağı, bu bölgede yer alan en önemli yapılardan bazıları.

3. Vatikan

Roma sınırları içerisinde yer alan Vatikan aslında dünyanın en küçük devleti olarak geçiyor. Katolik Kilisesi’ne ait olan Vatikan papa tarafından yönetilir ve bu ufak ülkede, papa dâhil toplam 800 kişi yaşar. Aziz Petrus Meydanı, Aziz Petrus Bazilikası, Vatikan Müzeleri, Castel Sant’Angelo ve Vatikan Bahçeleri bu alanda yer alan en önemli yerler.

4. Aziz Petrus Meydanı ve Bazilikası

Vatikan’ın yer alan Aziz Petrus Meydanı, Napolili sanatçı, heykeltıraş ve mimar Gian Lorenzo Bernini tarafından Papa VIII. Alexander için 1656-1667 yılları arasında yaptırılmıştır. Meydanda iki adet  çeşme yer alır. Sol bölümde yer alan çeşme Bernini’nin, sağ tarafta yer çeşme ise Domenico Fontana’nın eseridir.

Vatikan’da yer alan Aziz Petrus Bazilikası, Hristiyan dünyasının en önemli yapılarından biridir. 222 metre uzunluk ve 138 metre yükseklikteki bazilika, dünyanın en büyük kilisesi olup yapı içine aynı anda 60.000 kişi sığabilir. Bazilikanın kubbesinden Vatikan ve Roma manzarası seyretmek oldukça keyif verici.

5. Vatikan Müzeleri

Dünyanın en önemli sanat koleksiyonuna ev sahipliği yapan Vatikan Müzeleri birçok müzeden oluşan bir kompleks. Burada; Yunan-Roma eserleri, Etrüsk Müzesi, Dört Raffaello Odası, Modern Dinsel Sanat, Sistina Şapeli gibi önemli bölümler görülebilir. Özellikle Sistina Şapeli sanatçı Michelangelo’nun muhteşem eserleri ile dünyaca ünlü bir şapel.

6. Trevi Çeşmesi (Aşk Çeşmesi)

Trevi Çeşmesi ya da bilinen adıyla Aşk Çeşmesi, Roma’nın en ünlü yapılarından. Yapımına 1732 yılında başlanan ve çok sayıda sanatçının yardımı ile tamamlanan çeşme oldukça etkileyici. Dilek tutup çeşmeye para atmak ise oldukça popüler. İnanışa göre kim dilek diler ve sağ eli ile sol omzunun üzerinden çeşmeye bozuk para atarsa o kişinin dileği gerçekleşir ve Roma’ya tekrar gelirmiş.

7. Pantheon, Antik Roma döneminden kalan ve en iyi şekilde korunmuş olan bir tapınaktır. Yapının devasa kubbesi, dünyanın en büyük takviyesi beton kubbesi olarak bilinmektedir. Pantheon içerisinde aynı zamanda bazı kral, ressam ve mimarların mezarları yer alır. Girişin ücretsiz olduğu yapıyı Roma gezilecek yerler listenize ekleyebilirsiniz.

8. İspanyol Merdivenleri

İspanyol Merdivenleri ve merdivenlerin bulunduğu Piazza di Spagna adlı alan Roma’nın en hareketli bölümlerinden biridir. 1723-1726 yılları arasında Francesco De Sanctis tarafından Kral XV. Louis için tasarlanan merdivenlerin üst kısmında Trinita dei Monti Kilisesi, alt tarafında ise Fontana della Barcaccia adındaki çeşme ve ünlü alışveriş caddesi Via Conditti yer alır.

9. Santa Maria Maggiore Bazilikası

Santa Maria Maggiore Bazilikası, Roma’nın en güzel ve önemli dini yapılarından biridir. Tarih boyunca birçok kez tadilat geçiren kilisenin tavanı İspanya Kraliçesi Isabella’nın papaya hediye ettiği Yeni Dünya’dan getirilmiş altın yaldız ile kaplanmıştır. Kilisenin nefi ve nef mozaikleri 5. yüzyıl tarihli orijinalleridir.

10. Navona Meydanı

Navona Meydanı, şehrin en hareketli ve güzel meydanlarından biri. Elips biçimindeki meydanın bulunduğu alanda M.S 1. yüzyılda bir stadyuma ev sahipliği yapıyormuş. Meydanda 3 adet çeşme yer alır. Bunların en ünlüsü ise Bernini tarafından tasarlanan Dört Nehir Çeşmesi. Meydan çevresinde kafe, restoran ve hediyelik eşya dükkanları bulabilirsiniz.

11. Castel Sant’Angelo

Roma’nın en önemli tarihi yapılarından olan Castel Sant’Angelo M.S 139 yılında Hadrianus ve ailesinin mozolesi olarak yapılmış, daha sonra kale ve papa ikametgahı olarak kullanılmış bir yapı. Günümüzde Museo Nazionale di Castel Sant’Angelo’ya (Sant’ Angelo Kalesi Ulusal Müzesi) ev sahipliği yapıyor.