29 Ağustos 2010 Pazar

Sivasspor 0-2 Bursaspor

Maçın tarafları Galatasaray'ın ilk iki haftada karşılaştığı Sivasspor ve Bursaspor olunca hem alabileceğim bir temel hem de farklı bir maç üzerinden Galatasaray üzerine çıkarım yapabilme fırsatı oldu. Bin kere söyledim belki ama yine söyleyeyim. Süper Lig'in gerçekten nasıl bir lig olduğunun fotoğrafını bu maçlarda çok daha net çekebiliyorsunuz. Türkiye'de üç büyükler algısı rakip takımlar için de mevcut ve bize sunulan bu yeni imkan için fazlasıyla memnunum kendi adıma...

Bursaspor bu ligin açık ara en Avrupai takımı, ilk önce bunu söylememiz gerek. Taktik disiplinden oyunun psikolojisine hakim olmaya, sakin kalmaya kadar klasik başıbış Türk takımı görüntüsünün ötesine geçebilmeleri, benim de Galatasaray maçında söylediğim gibi vasat bir oyunla dahi kazanmalarını sağlıyor. Bursaspor bir hücum takımı değil, daha çok oyununun merkezine alan paylaştırmayı koyuyor. Ön bölgedeki elemanlarıyla, Ergiç-Hüseyin ikilisinin muazzam uyumuyla, beklerini oyuna sokması ve verimli kullanmayı bilmesiyle öne çıkıyor Bursa. Maçlarını yılın bir başka underdogu Young Boys maçı gibi izleyip sonra az pozisyon buluyorlar demek doğru değil bu sebeple. Daha çok oyunu kontrol etmeyi beceriyorlar diyebiliriz.

Süper Lig özellikle Galatasaray'ın 2006 şampiyonluğu sonrasında müthiş bir ivme kazandı. O dönemde ofansif oynayanın parsayı topladığı lig düzeniyle bugünün Süper Lig'ini tanımlayamıyoruz. Bu değişimin en önemli yansıması ise organizasyonu üst düzey olmayan takımların santrforlarının ne kadar kaliteli olurlarsa olsunlar, maç başına bir golü bırakın, üç maçta iki gol atacak performansa ulaşmalarının mümkün olmaması. Fatih Tekke'den sonra 30 gol barajına yaklaşan kral yok ligde. Bu da şampiyonluğa oynamak isteyen her takıma forvetin dışında iyi "ikinci skorer" ya da skorerler bulmalarını zorunlu kılıyor.

Galatasaray'da Harry Kewell, Fenerbahçe'de Alex bu işi üstlenmeye çalışıyor ama bu açıdan çok yalnızlar. Beşiktaş da keza geçen yıl Bobo'nun yanına düzenli skor bulan bir oyuncu sokamadıkları için iyi bir savunma takımı olmalarına rağmen -ki ligin en önemli gerekliliğidir- şampiyonluk yarışında var olamadılar. Bu açıdan Bursaspor açık ara ligin en iyi takımı ve özellikle bu sezon Volkan Şen bu rolünü bu sene daha da ileriye taşıyacağını gösteriyor. Milli takıma seçilmemesini mantıklı bir şekilde gerekçelendiremiyorum ben, bence bölgesinin en iyi yerli oyuncusu. Yarı kanat, yarı merkez oyuncuları bu ligde iş yapar, Arda Turan da stil olarak farklı olmasına rağmen benzer bir profil çizerdi ilk çıkış yaptığı yıl. Geçen yıllarda Volkan Şen'i maç seçmesi sebebiyle çok eleştirmiştim lakin adam oynuyor beyler demenin vakti geldi, geçmekte...

Biraz önceki kontrol oyunundan devam edersek teknik patron Ertuğrul Sağlam'ın tempo ihtiyacı gördüğünde kenardan Sercan Yıldırım'ı sokma gibi bir lüksü var ki bence bugün yalnız kalsa da önce Nunez, sonra Sercan formülünü çok doğru bir tercih olarak görüyorum. Göbekte de Insua'yı yavaştan ısındırma çabaları var. Insua henüz yeterli etkinlik gösteremiyor hücumlarda ama o da vites arttırırsa takımın hücum kimliği de biraz daha ön plana çıkacaktır. Bu müdahelelerle gelen tempoda sol bek Vederson'un içe kayıp kısa diyebileceğimiz türden bir ortayla Volkan'ı kaçırması golü getirdi. Golün arkası zaten Bursaspor'un sazı iyice eline aldığı bölümler ki Sercan'ın kaçırdığı akıl almaz iki pozisyon var 88 sonrası. Blog okuyucularından Arda'nın (Spooky) hatırlatmasıyla geçen yıldan kalma "Avrupa'nın en iyi genç golcüleri" başlıklı yazıya baktım da o listede yer alan birçok isim sıçrama yapmış, başta 15 milyon avroya CSKA'ya geçen Doumbia olmak üzere. Girer girmez pas tekniği ve oyunu okumasıyla farkını belli eden Sercan'ın bu son vuruşlardaki gerilemesi, daha doğrusu güvensizliği hakikaten şaşırtıcı. Kısa sürede aşması gerek bunları...

Galatasaray temelli izlediğim ilk hafta karşılaşmasında Sivasspor'a haksızlık ettiğim kanısına vardım bugün. Gayet derli toplu, kapasitesi belli olsa da homojen bir ekibe sahipler. Mesut Bakkal olabildiğince verimli bir şekilde dizmiş takımı, kanatların konumuna göre 4-2-3-1'den 4-4-1-1'e kaçan bir görüntüleri var. Abdurrahman hâlâ şu ligin en iyi beklerinden biri bana göre, simetriğindeki Ferhat da Sivas ölçülerinde iş görüyor. Onun önüne koydukları ters ayaklı Cihan merkeze kaçıp çok gol buluyor ki Mehmet Yıldız'ın yokluğunda Ankaraspor kıyağıyla Süper Lig'de tutunmayı başaran Sivasspor'un açık ara en iyi transferiydi. Golü koklamayı iyi beceriyor, şutu da var. Sempati duyduğum adamlardan biri. Ceyhun'un gelişi ve Mehmet'in dönüşüyle iyi bir kimya yakaladılar, yakalamak üzereler. Sağ açık oynayan yabancıları Zita'yı da epey beğendiğimi söylemeliyim.

Maçın son çeyreğinde Bursa'nın soldan geldiğini gören Mesut Bakkal, Antalyaspor döneminde ligin en formda sağ bekleri arasına yazılan Uğur Kavruk'u alarak Vederson-Ozan ikilisine çözüm üretmek istedi ama yetersiz kaldı. Golden sonra duran toplarda bence ligin en iyi stoperlerinden olan Sedat Bayrak'ın vuruşu puan da getirebilirdi Sivas'a, olmadı. Enseyi karartmalarına gerek yok, en azından Galatasaray ve Bursaspor maçları performanslarına bakarak bu sezon ligde pek zorlanmayacaklarını düşünüyorum.10-14 arası rahat bir yerde ligi tamamlarlar.

Son olarak Cüneyt Çakır'ın performansını çok beğendiğimi de eklemeden geçmeyeyim, kritik penaltı pozisyonlarında bence çok başarılıydı. Vücut dilinde de geçen sezonlara göre ilerleme var. Hem UEFA'dan gelen üst düzey görevlendirmelerden dolayı özgüveni yüksek, hem de bu işin eğitimini alıyor anladığım kadarıyla. Bu adamı bir derbi uğruna az kalsın yemek üzere olduğumuzu düşününce doğru olduğuna inandığımız pek çok şeyin aslında yakından bakınca öyle olmadığını farkettiriyor insana...

26 Ağustos 2010 Perşembe

kuralar çekildi


Ertuğrul Sağlam,kura hakkında;

''Manchester United tecrübeli bir ekip, hep Şampiyonlar Ligi'nde zirveye oynadılar. Valencia da Şampiyonlar Ligi'nin tecrübeli ekiplerinden, İskoçya temsilcisi ülkenin iki önemli takımlarından. En büyük güvencemiz, Türkiye'de zoru başaran bir ekibimiz var. İnançlı bir ekip var. İlk kez bir Anadolu takımı Şampiyonlar Ligi'nde mücadele edecek. Bu da bize ayrı bir güç katıyor,ama ne olursa olsun gruptan çıkacağımıza yürekten inanıyorum...''



25 Ağustos 2010 Çarşamba

O an...


16 Mayıs 2010 akşam saatleri... Serin,ıssız ve yalnız bir Isparta akşamıydıaskerde olmanın ve şampiyonluğu kaybetmişlik hissinin verdiği üzüntüyle aklım hep Bursadaydı... Koca sene boyunca defalarca dile getirdik, bağırdık, çağırdık, alay edenleri bile kaale alıp haykırdık ; biz alacağız, başaracağız, her şeye rağmen hakettik bu kupayı diye ama, bu kadar yaklaşmışken ve her şey bu kadar rakibin elindeyken içimden geçirmeden edemiyorum : '' Böyle kaybetmemeliydik be kardeşim''

Maç saatinde yakın onlarca askerle beraber tv karşısına geçtik,Dillerden dualar eksik olmazken herkesin yüzünde bir kaybetmişlik hissi. Televizyonu açıp da ''Biz seni kupa alacaksın diye sevmedik'' pankartını görünce yutkundum bi an.

''- Evet ama...

''Böyle de olmaz kardeşim böyle gidemez, bu kadar emek, bunca cefa böyle heba olamaz'' diye haykırasım geliyor.

''Kapat'' diyor yandan birisi ''Diğer maçı aç ''Bursa'm'' her türlü kazanır bu maçı.

Ömrümde ilk defa Fenerbahçe maçını bu kadar heyecanla izliyorum. Üstelik rakibi Bursaspor değilken...

Çok fazla geçmiyor yıkılıyoruz.

''- E herhalde,40 bin kişinin önünde son haftaya gelmişken verecek değil ya maçı,'''Koskoca Fenerbahçe'''...!

Bitti diyoruz,.. Ama gururluyuz.

''Hakettik...Kazanamadık belki ama sonuna kadar hakettik.''

Derken İlahi bir yardım golü olduğuna inandığım gol ile ayaktayız, Bağırmaya bile mecalimiz yok.

-Allah'ım yardım et... diyor biri sadece...

Tedirginlik hali var içeride, birisi dokunsa ağlayacak gibiyiz.

Dakikalar geçiyor, daha doğrusu saniyeler dakika, dakikalar saatler halinde uzayıp gidiyor ömrümüzde.Derken Bursa'da maçı kazanıyoruz. Malum kanal reklama giriyor hemen. Fenerbahçe maçı bitiyor saniyelerin yıllarca sürdüğü bir zamandan sonra.Maç bitiyor ama inanılır gibi değil, seviniyorlar,''Nasıl yani'' aç diğerini diyoruz karşımızda alakasız bir başka maç. Yaka paça halinde biz kazanmadık mı diyoruz birbirimize...Olamadık mı ??

Derken, trt'de ömrümde gördüğüm en güzel yeşil ve ömrümde gördüğüm en güzel beyaz renkle yazılmış bir yazı okuyoruz: BURSASPOR ŞAMPİYON...

Kelimelerin tükendiği yer...

Bütün sezon boyunca şampiyonluk şarkıları söylemiştik yalnız, bu öyle bir duyguydu ki; gerçekliğine inanmak çok zordu... Aklıma hiçbir şey gelmiyor, ne yapmam gerektiğini bilmiyorum.Samimi olmadığım ve kendilerini tanımadığım bisürü asker Bursalı olduğumu bildiklerinden,gelip tebrik ediyorlar beni,fakat bense hala şaşkınım...Çünkü şampiyonluk tebrikleri nasıl karşılanır bilmiyorum.

Hatırladığım tek şey; başımız ellerimizin arasında...

Bir iki gözyaşı ile Trt'de geçen o yazı...

''Bursaspor Şampiyon'' 

24 Ağustos 2010 Salı

Helal olsun Aykut Hoca!

Bugün FB kaybetti,ama maçı 3-2 kaybederken de yıllardır Fb'nin kilşesi olmuş ezber kadroyu bozup,inandığı oyuncularla sahaya çıktı,işte bu yüzden;
Ezbere Kadro kurmadigin icin...
Yillar sonra takimin basinda TD oldugunu hissettirdigin icin...
Alex varsa Kadro onun etrafinda kurulur´a boyun egmedigin icin...
Stoch gibi önemli bir oyuncuyu bu Mac´ta yedek cikarmayi cesaret edebildigin icin...
Semih´i iyi performansindan sonra kesip küstürmedigin icin...


... sana kocaman bir HELAL OLSUN AYKUT KOCAMAN.Skor ne olursa olsun‚ bugün benim icin kazanan sensin. 3-0 kaybedilse de‚bir gram laf etmem senin hakkinda ve gelip savunurum‚ ki bu dogru kadronun kazanacagindan hic süphem yok.

18 Ağustos 2010 Çarşamba

Oezil at Real Madrid

Bu zafer Almanya'nındır. Kutlamak, tebrik etmek gerekiyor. Mesut, Schalke'de ve Werder'deki oyunuyla göze batsa da, onun bir futbolcudan çok daha fazla anlam ifade ettiğini Almanlar bizden daha iyi kavramıştı. Mesut bir projeydi. Ve proje de onların işi... Hem yetenekleriyle, hem de sosyal konumu itibariyle oldukça stratejik bir öneme sahip Mesut'un etinden ve sütünden faydalanmayı başardılar. Bunu yaparken de son derece sistemli davrandılar. Ve bu resim de onların Türkiye Futbol Federasyonuna, ve hatta tüm Türkiye'ye karşı zaferinin resmidir.
Bu proje mutlu sonla Şu resimdeki gövdenin üstüne Nuri Şahin'i koyamadık. Bundan böyle yalnızca yeni Mesutlar değil, Nuriler, Halil ve Hamitler de en doğruyu seçeceklerdir. Zira vicdanlarıyla yaptıkları tercihlerdeki sorumluluğu taşıyacak vicdan ve izan sahibi insanlar yok buralarda. Onların, yalnzıca birer futbolcu değil, çok mühim birer projeler, köprüler olduğunu anlayacak insanlar yok. Tebrikler Mesut, Tebrikler Almanya...
Artık tek şansımız, Almanların kazandığı bu yarışta bizim de kazanmış sayılmamız. Şimdi herkes kendi çapında dersler vermeye devam edebilir.

17 Ağustos 2010 Salı

Kaldığımız yerden...


Sezonun ve Ramazan ayının ilk pazartesi günü,Sıcak,susuzluk,açlık ve özlem gün içerisinde hücum ediyor.Neyse ki akşam oluyor ve onbinler önce iftara sonra aşkına koşuyor.Fakat kapıdan giren seyre dalıyor,3 ay önce konfetiler içinde bıraktıkları evlerini büyümüş ve güzelleşmiş buluyorlar...
Konya'nın "Şampiyonlar Ligi'nde başarılar" pankartını, efsaneleşmiş beste takip ediyor
Ardından turuncular içerisinde şampiyon teşrif ediyor
Yenilenmiş Atatürk Stadyumu'nun dolduranlar alkış yağmuru başlatırken
Bir taraftan da rüyada olup olmadıklarını sorguluyor
Şampiyonun hocası Sağlam yeniliklere ilave yapmak için
Vederson,Nunez ve Stepanov'u da gönderiyor sahaya
İlk onbir ayrı güzel ama oynamayanlar da göz kamaştırıyor
Insua,Sercan,Batalla,Steinert,İbrahim,Bekir,Keçeli
Hangisi oynamalıydı diye düşünürken Turgay sekmeye başlıyor
Belki hocanın,belki Sercan'ın belki de izleyenlerin imdadına yetişiyor bu sakatlık
Zira ring otobüsleri gibi durmadan sefer yapan Nunez'in yanına Yıldırım gerekiyor
O oyuna girince eskiyi hatırlıyor zihinler
Turunculu Sercan'ın Kocaeli'ye attığı goller geliyor akıllara
Yine yapacak derken fırlıyor bir anda
Nunez'in çifte asistine müthiş bir depar,nefis bir çalım ve harika bir golle cevap veriyor
Ona turuncu gerçekten çok yakışıyor...

Tek bildiği oynatmamak olan Ziya Doğan'ın hayalleri ise suya düşüyor
B planı olmayan bir adamın hala iş bulabiliyor olması insana garip geliyor
Belki de bu yüzden yenileri denemeye çekinmiyor Sağlam
Kaptanın yanına tecrübeli fakat ağır Stepanov'u gönderirken
Defanstan topla nasıl çıkılır dersi veriyor
Ancak bu ikilinin karşısına Sercan gibi bir çıkarsa işleri zor görünüyor
Fakat neyse ki Sercan'dan sadece bir tane var ve o da bizde oynuyor
İkinci yarıda Nunez ve Volkan sazı ellerine alıyor
Muhteşem frikiğine,nefis bir rövaşata ekleyen tangocu, boş adam olmadığını gösteriyor
Volkan ise bıraktığı yerden devam ediyor
Hala bencil,hala çalımcı ama hala etkili,hala seri ve hala en iyisi
Geçen sezonki Tandoğan (ofans)-Keçeli (defans) dayanışması terse dönünce
Bu kez Vederson çıkıp,Tandoğan kalıyor
Fakat nasıl oluyorsa Volkan'ın formu artarken Ozan'ın formu düşüyor
Kötü haline umursamaz tavırları da eklenince İpek iyice "gamsız adam" oluyor
Uzaklara değil Hüseyin'e bakanlar aradaki farkı çok net görüyor
Olağan içtenliğine olağanüstü mücadelesini ekleyen Hüseyin, artık göze bile hoş geliyor
O yanında olunca Ivan Ergic bile bir başka oynuyor

4-4-2'de kendisine yer kalmayan Batalla da oyuna girip kendisini hatırlatınca tribünler rahatlıyor,hele bir de tribündeki Insua'yı düşününce yeni umutlara,yeni hayaller ekleniyor,son düdük çaldığında ilk engel de aşılmış oluyor,taraftar takımını,takım da taraftarını çok özlediğini kucaklaşarak gösteriyor,Süper Kupa'yı istemeyen timsahlar ligi hala,yine,yeniden çok istiyor .Dün geceye bakıldığında tünelin ucunda ikinci görünüyor.

16 Ağustos 2010 Pazartesi

Şampiyon sahneye çıkıyor

Şampiyon Bursaspor,bu akşam 21:00'da bizzat benimde stadda bulunacağım maçta,yeni sezona yenilenmiş ve kapasitesi arttırılmış stadında ligin yeni ekibi renkdaşı Konyaspor'u ağırlıyacak.İki takım arasında Bursa Atatürk Stadında oynanan 9 maçın 8'ini Bursaspor kazanırken,1 kez de beraberlikle sahadan ayrılmışlar,Buda Bursasporun Konyaspor'a karşı ezici üstünlüğünü ortaya koyuyor.



Konyaspor'a baktığımızda geçen yıla küme düşen Diyarbakırspor'un iskeleti ile sahaya çıkacağını görüyoruz.Hatta Ziya Doğan'ın takımı bedava kurdum demesi takımının kalitesini ve beklentisini bir nebze ortaya koyuyor.
Muhtemel 11: Gökhan, Basem, Erdinç, Kere, Ufukhan, Emre Toraman, Montano, Hakan, Adnan, Erdal, Tazemeta

Bursaspor'da yeni transfer arjantili maestro Federico İnsua dışında eksik bulunmuyor.Stadın tamamen dolduğunu ve biletlerin tükenmek üzere olduğu Bursa'da,25.000 ateşli seyirci ve saha avantajını kullanacak Bursaspor'da ise Ertuğrul Sağlam kazanmak durumunda olduklarını futbolculara adeta enjekte etmiş durumda.
Muhtemel 11: Ivankov,Ali Tandoğan, Ömer, İbrahim, Vederson,Volkan Şen, Ergiç,Batalla,Ozan,Sercan, Leonel Nunez

Ertuğrul Sağlam Bursaspor'a geldiğinden bu yana 1.5 sezon boyunca hiçbir zaman üstüste 2 maç kaybetmeyen Bursasporun Trabzonspor mağlubiyetinden sonra bu istatistiğini devam ettireceğini ve fazla zorlanmadan maçı kazanacağını düşünüyorum.

15 Ağustos 2010 Pazar

Mamadou Niang

Bugün Fenerbahçe taraftarının yüzünü bile görmek istemediği Daniel Güiza, iki yıl önce santrfor arayan Aziz Yıldırım ve yönetimi için doğru transferdi. Haklıydılar da. Dünyanın en iyi iki liginden birinin 27 gol atarak gol krallığını kazanmış, İspanyol milli takımında oynayan bir adamı alıyorlardı. Bugün Niang da yaklaşık aynı kriterlerle tercih edilmiş bir isim. Fransa Ligi'nin son gol kralı ünvanıyla ayak basacak İstanbul'a. Peki aradaki fark nedir? Güiza'yı böylesine kötü yapan ve Niang'ı göklere çıkartan... 3 Büyükler için her zaman marka santrfor gerektiğine inanırım. Tecrübeli, yetenekli olduğu kadar büyük takım topçusu olan, şampiyonluk baskısını omuzlarında hissetmiş golcüler gelmeli bu ülkeye. Güiza'nın yeteneklerini tartışmak komik olur. Güiza iyi profesyonel değil, onu geldiği günden bu yana İstanbul dışında bir villa verip, bunalım takılmasına sebep olan yöneticiler de iyi yönetici değil. Her insanın özel hayatında sarsıntılar olur, kısmet ki Güiza'nın yaşadığı sarsıntılar Fenerbahçe dönemine denk geldi. 2 yıl boyunca sahada ayaklara yere sağlam basmayan, güçsüz, çelimsiz, yüzü kedere batmış bir "golcü" izledik.Güiza, küçük takımların büyük golcüsü olmadığını Fenerbahçe'de ispatlayabilirdi. Başaramadı. Niang'ı İspanyol'dan ayıran budur. Niang, büyük takımın büyük golcüsü olduğunu Strasbourg sonrası Marsilya basamağında kanıtladı. 5 sezon boyunca 10 golün altına düşmedi. 19 yıl sonra gelen şampiyonluktaki payını "Gol Kralı" olarak yazdırdı kulübün duvarına. Niang'ın Fenerbahçe'de başarılı olması için bu yeterli sebeptir.Lorik Cana'dan kaptanlığı devralan Niang, Arnavut oyuncunun ardından aynı ligin yolunu tuttu. Onlar artık aynı formanın değil farklı yakaların futbolcusu. Fransa basınında çıkan aylık 480 bin Euro ücreti abartı bulduğumu belirteyim. Bu rakam brüt bile olsa, net rakamın 4.5 milyondan fazla olması pek anlaşılır değil. (Fransız basını Marsilya'da 320 bin brüt alan Niang'ın %50 zamla 480 bin aldığını, ayrıca açıktan 1 milyon Euro imza parası aldığını iddia etti ) Fenerbahçe tarafında rakamın 3.5 milyon Euro olduğu söyleniyor.Niang, ikili mücadelerde ayakta kalan yapısı, son vuruş ustalığıyla Fenerbahçe için nokta transfer. Amatör futbol oynarken işler yolunda gitmeyince 20 yaşında futbola bir dönem ara veren, o günlerde bir süpermarkette çalışan Niang, Fransa'nın sert çocuklarının şehri Le Havre'da yetişti. Onu parlatan, patlama yapmasını sağlayan teknik adam ise Zidane'ı da bize hediye eden Jean Fernandez. Niang 24 yaşında kiralık gittiği Metz'de kariyerinin en önemli virajını döndü. Takımı 2. ligden bir üst lige çıkarken (partneri Adebayor idi), bonservisini elinde tutan Troyes o sezon küme düşünce, 1. Lig'de kalmaya karar verdi ve Strasbourg'a gitti. İki sezon 21 gol... Marsilya'da 5 sezon ve 10 yıllık Fransa kariyerinde 100 gol...

14 Ağustos 2010 Cumartesi

Hafta Sonu Futbol


13 Ağustos Cuma
21.45 Milan- İnter- Juventus /Tim Cup (KANALTÜRK)
14 Ağustos Cumartesi
14.45 Tottenham – Manchester City (SPORMAX)
17.00 Wolverhampton – Stoke City (SPORMAX)
19.30 Chelsea – West Bromwich (SPORMAX)
20.00 Gaziantepspor – Kasımpaşa (DIGITURK 205)
20.00 Sivasspor – Galatasaray (LİG TV)
21.45 Twente – Heerenveen (BEYAZ TV)
22.00 Eskişehirspor – Gençlerbirliği (DIGITURK 205)
22.00 Bucaspor – Beşiktaş (LİG TV)
22.00 Arles Avignon – Lens (KANAL A)
23.00 Sevilla – Barcelona (Süper Kupa 1. maç) (NTVSPOR)
00.30 Palmeiras – Atletico Paranaense (SPORMAX)
15 Ağustos Pazar
13.30 Excelsior – Feyenoord (BEYAZ TV)
18.00 Liverpool – Arsenal (SPORMAX)
19.30 Ankaragücü – Trabzonspor (LİG TV)
21.00 Karabükspor – Manisaspor (DIGITURK 205)
21.45 Fenerbahçe – Antalyaspor (LİG TV)
22.00 Lille – PSG (KANAL A)
16 Ağustos Pazartesi
21.00 İstanbul Belediye – Kayserispor (DIGITURK 205)
21.00 Bursaspor – Konyaspor (LİG TV)
22.00 Manchester United – Newcastle (SPORMAX)

9 Ağustos 2010 Pazartesi

Real Madrid: 10 Yıl 1 Milyar Euro


Marca gazetesi bugün Real Madrid'in son 1o yıldaki transferleri sıraladı, toplam ödenen bonservisin 9 sıfırlı rakamları aşması birinci haber, bu dönemde Barcelona'nın 713 milyon harcaması ikinci haber. Chelsea, Abramovich döneminde 650 harcadı diyorlar, ben daha fazlasını hatırlıyorum sanki. Manchester City ise 400 milyona dayandı. Herkesin blog yazılarında kaynak arayışında başvuracağı bir liste olduğundan dolayı paylaşmak istedim. Fotoda Başkan Florentino Perez öyle bir bakıyor ki:

Perez: - Şu kel çocuk iyi futbolcu Jorge, bunu da alalım
Valdano: - Başkan, o Robben, geçen sezon sattık onu.
********
2000-2001 : Figo (60 M€), Flavio Conceiçao (25 M€), Makelele (14 M€), Munitis (12 M€), Cesar (7 M€), Solari (4 M€). Toplam: : 122 M€
2001-2002 : Zidane (75 M€)
2002-2003 : Ronaldo (45 M€)
2003-2004 : Beckham (35 M€)
2004-2005 : Samuel (24 M€), Woodgate (20 M€), Owen (12 M€), Gravesen (3,5 M€) Toplam: : 59,5 M€
2005-2006 : Sergio Ramos (27 M€), Robinho (25 M€), Julio Baptista (20 M€), Cicinho (8 M€), Diogo (6 M€), Cassano (5,5 M€), Pablo Garcia (4,5 M€). Toplam: : 96 M€
2006-2007 : M.Diarra (26 M€), Gago (20 M€), Emerson (16 M€), Van Nistelrooy (15 M€), Higuain (12 M€), Marcelo (9 M€), Cannavaro (7M€). Toplam: : 105 M€
2007-2008 : Robben (36 M€), Pepe (30 M€), Sneijder (25 M€), Drenthe (14 M€), Heinze (12 M€) Toplam: : 117 M€
2008-2009 : Huntelaar (20 M€), L. Diarra (19 M€), Van der Vaart (15 M€), Garay (10 M€). Toplam: : 64 M€
2009-2010 : Cristiano Ronaldo (96 M€), Kaka (64 M€), Benzema (35 M€), Xabi Alonso (30 M€), Raul Albiol (15 M€), Negredo (5 M€), Granero (5 M€), Arbeloa (4 M€). Toplam: : 254 M€
2010-2011 : Di Maria (25 M€), Khedira (13 M€), Pedro Leo, (10 M€), Canales (5,5 M€). Toplam: : 53,5 M€

7 Ağustos 2010 Cumartesi

Mourinho'dan Satılık Arsalar


Mourinho dün Real Madrid'de ilk antrenmanına çıktı. Dünya Kupası yüzünden kadroda 10 futbolcu var. Alt yapı takviyesiyle ancak 20'yi bulmuş. (Barcelona hazırlık kampına genç takımdan 17 futbolcu götürüyor.) İspanyol medyası dünkü çalışmada Mourinho'nun elindeki dosyayı ele geçirmiş. Görüldüğü üzere Mourinho, sahayı parsel parsel futbolcularına emanet ediyor. Bu denklemleri çözen arkadaş varsa buyursun yorumlasın...


6 Ağustos 2010 Cuma

SUPER CUP


Son şampiyon Bursaspor ile Türkiye Kupası'nı kazanan Trabzonspor cumartesi akşamı Atatürk Olimpiyat Stadı'nda Süper Kupa için karşılaşacak. Öncelikle Bursaspor taraftarının Trabzonspor’u Fenerbahçe karşısındaki onurlu mücadelesinden dolayı büyüklüklerine yakışır bir şekilde kutlamaları için iyi bir fırsat olacak,zaten yapılan organizasyonlardan da Trabzonspor un Bursaspor tribunlerine çağırılıp alkışlanacağı ve konuyla alakalı pankartlar açılacağını da bizzat biliyorum.Bursada yaşanan organizasyon bozukluklarından ötürü ve zaten İstanbulda 4 milyon kadar yaşadığı bilinen Trabzonluların Olimpiyat stadında Bursaspordan çok daha fazla olacağını da şimdiden belirtmeliyim.

Türk futbolunun şuan lokomotifi konumundaki her ikti anadolu temsilcisinin çekişmeli mücadelesine tanıklık edeceğimiz maç öncesinde,öncelikle takımların Süper kupaya bakışlarının tamamen fair play çerçevesinde olduğu ve verilen mesajların bu maçın olumlu bir hava içinde geçeceğinin göstergesidir.41 yıllık Süper Ligimizde,bu yıl 5.si düzenlecek TFF Süper Kupa organizasyonunda her iki takımda ilk kez mücadele edecekler,20.30'da başlayacak karşılaşmayı ise Kuddusi Müftüoğlu yönetecek.



Trabzonspor sezon öncesindeki hazırlık kampı boyunca yaptığı 6 maçta da ileriye dönük olarak gol sıkıntısı çekeceğinin sinyallerini açık olarak vermiştir.Trabzonun hücum oyuncularını ele aldığımızda Umut seyirci ablukası altında, Burak ne zaman ne yapacağı belli olmayan bir belirsizlik içinde, Teofilo’nun ruhu Kolombiya’da ama bedeni burada şeklinde,Murat Tosun ise nerdeyse 7 aydır sakat,şimdilik Trabzonun forvetleri bundan ibaret.Zaten Trabzon camiasıda bir türlü istenilen ama gerçekleşemeyen forvet transferinden dolayı Başkan Sadri Şener'i şimdiden istifaya davet eder hale gelmiş durumdalar.Hollanda kampında Standart Liege ile oynanan hazırlık maçını izlediğim Trabzonsporda futbolcuların gereksiz gerginliği hem antipatik hem de sezon içinde Trabzonspor’un başını ağırtacak gibi gözüküyor.Fakat tüm bunların yanında bordı mavili ekipte Selçuk İnan,Colman,Engin Baytar,Yattara,Alanzinho,Gabriç gibi etkili isimlerle bana göre Türkiye'nin şuan için en iyi orta sahasına sahip durumdalar.Teknik ve taktik anlamında takım bütünlüğü sağlandığı takdirde ve alınacak iyi bir golcü ile bu kadronun bu sene TSL'in en büyük şampiyonluk adaylarından olduğunu söylemeliyim.

Bursaspor cephesinde bu maç geride bırakılan sezonun taçlandığı bir mücadele olacaktır.Hazırlık döneminde karşılaşılanKızılyıldız,Stoke City,B.Dortmund gibi ciddi rakiplere rağmen ortaya konula güzel futbol,alınan sonuçlar zaten iyi konumdaki ekipte morallerin daha da üst seviyede olmasını sağlamış durumda.C.tesi oynanacak mücadele yeni transferlerden sadece Wederson ilk 11'deki yerini alabilecek durumdadır.Yeni transferlerden İnsua sakat durumda olduğu,Nunez,Stepanov ve Steinert ise hazır olmadıklarından ötürü ilk 11'de olamayacaklar.Bursasporun mücadeleye Ivankov,Ali Tandoğan,Ömer Erdoğan,İbrahim Öztürk,Wederson,Volkan Şen,Bekir Ozan,Ivan Ergiç,Ozan İpek,Turgay Bahadır ve Sercan Yıldırım 11'i ile başlamasını bekliyorum.



Son Şampiyon Bursasporun,Trabzon'a oranla daha oturmuş bir kadro yapısına,günümüz futbolunun gereklerini şuan Türkiye'de gerçekleştiren en iyi ekip olması ve bunu fazlasıyla yerine getiren bir takım oyununu benimsemesi ,daha hazır durumda olan bir ekip oluşundan ötürü,bireysel,kaliteli oyuncularının daha iyi ve fazla olmasından dolayı Süper Kupayı çok fazla zorlanmadan alacağını düşünüyorum.

Maç için sırasıyla tahminlerim;
Bursaspor kazanır G/9
Bursaspor -1 Handikap G/6
2.5 Gol Altı G/10

5 Ağustos 2010 Perşembe

Dev pastanın tamamı Timsah'ın!


Fenerbahçe'nin 3. ön eleme turunda Young Boys'a elenmesiyle Şampiyonlar Ligi'ne Türkiye'yi tek başına temsil edecek olan Bursaspor, yüklü bir gelirin de sahibi oldu.Devler Ligi'nde 7.1 milyon Euro'luk garanti geliri olan Timsahlar, Türkiye'nin Devler Ligi'nde pazar payı olan 10 milyon 120 bin Euro'yu tek başına kasasına götürecek. Gruplarda her galibiyet 800 bin, her beraberlik 400 bin Euro kazanacak olan yeşil beyazlı temsilcimiz, ayrıca statü gereği iç saha maçlarının bütün hasılatını da kendi kasasına sokacak.Yeşil-beyazlılar, şampiyon olarak bu sezonki 242 milyon 800 bin TL'lik yayın pastasından toplam 21.2 milyon TL'lik gelir elde etmişti.


Böylelikle Bursasporumuz 3 büyük takımdan sonra Şampiyonlar liginde Türkiyeyi temsil edecek ilk takım olma unvanını 2010-11 sezonunda tek başına göğüslemiş oldu.

4 Ağustos 2010 Çarşamba

Son tangocu Nunez


Bursaspor,Leonel Nunez ile 1 yılı opsiyonlu olmak üzre 3 yıllığına anlaşma sağladı.1.85 boyunda ve hucum bölgesinde her mevkide oynayabilme özelliğine sahip Nunez ile bugün Bursa Kent meydanında resmi sözleşme imzalanıcak.

13 Ekim 1984 tarihinde Arjantin'in başkenti Buenos Aires'te dünyaya gelen Nunuez, Argentinos Juniors takımında futbola başladı. Genç oyuncu 2003 yılının Ocak ayında yükseldiği A takımda 2007 yılına kadar görev yaptı. Düzenli olarak 3 sezon forma şansı bulan Nunez burada çıktığı 61 maçta 24 gol kaydetti.2006-2007 sezonunda gösterdiği başarılı performansın ardından Yunanistan'ın ünlü kulübü Olympiakos'a transfer oldu. Yaklaşık 2 milyon Euro bonservis bedeli karşılığında anlaştığı Yunan ekibi ile 4 yıllık kontrat imzalayan Nunez, ilk sezonunda 18 lig mücadelesinde görev alıp 2 gol kaydetti. Ayrıca Yunanistan Kupası'nda çıktığı 4 maçta da 1'er gol atarak sezonu toplamda 6 gol ile kapattı. Arjantinli futbolcu aynı zamanda Şampiyonlar Ligi'nde , Olympiakos'un Werder Bremen, Real Madrid ve Chelsea ile yaptığı mücadelelerin son dakikalarında oyuna dahil oldu. Bu üç maçta toplamda 15 dakika süre aldı. Olympiakos o sezon Şampiyonlar Ligi'nde gruptan çıkma başarısı göstermesine rağmen 2. turda Chelsea'ye elenmekten kurtulamadı.


Olympiakos'ta beklentileri karşılayamayan genç oyuncu 2008-2009 sezonu öncesi tekrar ülkesine döndü. Leonel Nunez'in bu seferki durağı Independiente oldu. İlk sezonunda 30 maça çıkan ve 7 gol kaydeden Arjantinli, Copa Sudamericana'da ise takımıyla çıktığı 2 maçta 2 gol kaydetti. Geçtiğimiz sezon ise Açılış Ligi olan Apertura'da 14 maçta 428 dakika süre bulup 2 gol kaydeden Nunez, Kapanış Ligi olan Clasura'da ise 11 maçta forma giyip toplamda 684 dakika süre alarak 7 gol ve 1 asistlik performans gösterdi.

3 Ağustos 2010 Salı

Class of one's own,''Mourinho''!


...İnter tesislerinden ayrılırken,takım kaptanına sarılıp gözyaşı dökebilen teknik adam,kendisini duygusuz ve şımarık diye ananlara,aslen ne kadar vefalı olduğunu kanıtlasa da,O ;söylediği sözler girdiği diyaloglar,maç sırasında futbolcularının ellerine verdiği küçük notlarla vs. şimdiden fenomenler arasındaki yerini almış,sıradışı bir teknik adam...Ukala gibi görünsede bir çok kişi tarafından çok sevilir.İngiltere bu yönden onun için biçilmiş kaftandı şüphesiz. İtalya'da çok fazla polemik yaratacağı ortam yoktu.Şimdi rekor harcamalara rağmen kazanılmayan şampiyonluk,son 6 yılda avrupada kayda değer bir yere gelinememiş olmanın getirdiği bıkkınlıkla artık tekrar ''Los Galacticos''u yaratmanın peşinde,Real Madrid'te...

Küçük bir Jose Mourinho ve unutulmaz sözleri arşivi...

Chelsea’nin başına gelişine dair: “Elimden gelenin en iyisini yapmaya, durumu olumlu şekilde geliştirmeye ve imajıma ve futbol felsefeme uygun takımı yaratmaya niyetliyim. En iyi oyuncular ve kibirimi mazur görün ama en iyi menajer bizde...”

Bir muhabirin Şampiyonlar ligi finalinden önce yapılan basın toplantısında ''-Final için üzerinizde baskı hissediyor musunuz'' sorusuna; ''-Günde 15 saat çalışıp,evine ekmek götürmeye çalışan baba baskı hisseder,biz spor yapıyoruz,Futbolda baskı olmaz...''

“Futbol menajerlerini yeni veya eski diye değerlendirmem. Ben iyiye ve kötüye inanırım. Başarıya ulaşanlar ve ulaşamayanlar... Lütfen küstah olduğumu düşünmeyin ama ben Avrupa Şampiyonu’yum ve özel biriyim.”

“Eğer işimin kolay olmasını isteseydim, Porto’da kalırdım. Güzel mavi koltuk, UEFA Şampiyonlar Ligi kupası, Tanrı ve Tanrı’dan sonra ben...”

Takımda yaptığı taktik ve oyuncu değişikliklerine dair: “Eğer evdeki garajınızda bir Bentley’niz, bir de Aston Martin’iniz varsa ve her Allah’ın günü gideceğiniz yere Bentley’inize binerek gidiyorsanız, e biraz aptalsınız demektir.”

Oyuna alınmadığı için Mourinho’ya patlayan Ricardo Carvalho: “Ricardo Carvalho, bazı şeyleri anlamakta güçlük çekiyor gibi. Bir IQ testi yaptırmasında, ya da ne bileyim, bir akıl hastanesine başvurmasında fayda olabilir.”

Arsene Wenger’e dair: “Onun röntgenci olduğunu düşünüyorum. Böyle tipler vardır; evde otururken teleskopla başka evlerin içinde başkalarının neler yaptıklarını izlerler... O da Chelsea hakkında konuşuyor, konuşuyor, konuşuyor...”

Barcelona’ya yenildikleri maçta Asier Del Horno’nun maçtan atılmasına neden olan Lionel Messi: “Barcelona, muhteşem tiyatrolarıyla bir kültür kenti. Bu çocuk da artistliği iyi öğrenmiş.

İnanca dair: “Normal şartlar altında Porto şampiyon olacaktır; anormal şartlar altında, Porto yine şampiyon olacaktır.”

Zirveye dair;''Zirvede baskı diye birşey yoktur,baskı 2.likte,yada 3.lükte...''

Liderliğe dair: “Şu anda lider durumda olmamız kulübün maddi gücünden kaynaklanmıyor. Bütün kupaları alma iddiamız, benim üstün çabalarımdan ve emeğimden kaynaklanıyor.”

Frank Rijkaard’a dair: “Benim futbol hayatımda koca bir sıfır var. Ancak onun futbol hayatı mükkemmeldi, başarılarla doluydu. Benim teknik direktörlük kariyerimde kupalar varken, bu kez Rijkaard’ın elinde koca bir sıfır var.

Sir Alex Ferguson’a dair: “Belki ben de 60’ıma geldiğimde, aynı ligde 20 yıllık kariyer devirdiğimde ve herkesin saygısını kazandığımda, insanlarla konuşurken onların hafiften titremelerini sağlama kudretinde olurum. (Birkaç gün sonra...) İnsanlar kasırga kopsun istiyor ama yok öyle bir şey. Sir Alex’e müthiş bir menajer olduğu için saygı duyuyorum ama o da prosedüre uymak zorunda. Ben hakemlerle konuşmam ve başka menajerlerin de bunu yapmasını istemem... Bir de... Konuşmak vardır, bağırmak vardır... Bu Sir Alex’e karşı olduğum anlamına gelmiyor. Çarşamba günü maçtan sonra ofisimde şarap içtik. Maalesef kötü bir şaraptı, o da bundan şikayetçiydi. Sözüm var; sezonun ikinci yarısında doğumgünüm var. Ona güzel bir Portekiz şarabı götüreceğim."

A.Wenger için "hala çocuk bakıcılığı yapmaktan takımını şampiyon yapamıyor" C.Ranieri için "ingiltere'de kaldı sadece günaydın ve iyi günler demeyi öğrendi başka kelime öğrenemedi"

Bologna teknik direktörümihajloviç, mourinho için "mourinho ile futbol konuşmam. futbol oynamamış birinin bazı şeyleri anlamasını beklememek lazım" dedi. mourinho çok kısa bir süre sonra mihajloviç'e kendi stilinde cevap verdi; "jokey olmak için önce at mı olmak gerekir?"

Zlatan-Eto takası hakkında'' Sadece aptal bir antrenör İbrahimoviç'i kaybettiği için üzgün olmadığını söyleyebilir ancak onun yerine gelen oyuncuyu beğenmemek de yalnızca aptal birinin söyleyebileceği bir şey" dedi. Elbette Eto'o da çok büyük golcü ama Ibrahimoviç'le asla karşılaştırılamaz bile. Ibrahimoviç'in üstüne sistem kurabilirsin ama Eto'o yu kurulu sisteme yerleştirebilirsin ancak.

2 Ağustos 2010 Pazartesi

Milan Stepanov


Stepanov, futbola babasının telkiniyle 6 yaşında başladı. Ardından köyünün takımı olan Tatra'da altı ay forma giydikten sonra 11 yaşındayken FK Vojvodina'ya transfer oldu. Kulübün değişik yaş kategorilerinde oynadıktan sonra 17 yaşında A takıma yükseldi. Ertesi yıl bir haftalığına AC Milan tarafından denenmesine rağmen kulübünün yüksek bonservis ücreti istemesi nedeniyle transferi gerçekleşmedi.5,5 yıl bu takımda oynadıktan sonra, 2006 yılının ocak ayında 4,5 yıllığına Vahid Halilhodžić yönetimindeki Trabzonspor'a 1 milyon £ karşılığında transfer oldu.Sırp futbolcu, yeni takımıyla ilk lig maçına 4-2 kaybedilen 22 Ocak 2006 tarihli Kayserispor karşılaşmasında sonradan oyuna girerek çıktı.Sezonun ikinci yarısında geldiği Karadeniz temsilcisinde sadece bir maç kaçırıp diğer 16 maçta da forma giydi. Sezon sonunda adı Chelsea FC, İnter Milan gibi kulüplerle anılsa da Trabzonspor'da kaldı.

2006-07 sezonuna çok iyi bir başlangıç yapan Stepanov, 2 Ekim 2006 tarihli MKE Ankaragücü karşılaşmasında Trabzonspor kariyerindeki ilk ve tek lig golünü attı.Ligin ilk yarısında 17 lig maçının 16'sında ilk 11'de forma giyerken,ligin ikinci yarısında yaşadığı sakatlıklar ve formasını kaptırdığı için sadece 5 maça çıkabildi.
Ivan Ergiç'in milli takımdan da arkadaşı olan Stepanov, 2007-08 sezonu başında tekrar Avrupa kulüpleriyle anılmaya başladı. Sonunda bordo-mavili takım tarafından 19 Temmuz 2007 tarihinde 3,5 milyon £ karşılığında FC Porto'ya satıldı.Stepanov, FC Porto'daki kadro bolluğu nedeniyle takımda yer bulmakta çok zorlandı. Kulüpteki ilk sezonunda 9 maça çıkarken, 2008-09 sezonunda sadece 1 lig maçında görev aldı. İki yıl forma giydiği Porto'da 2 Superliga ve 1 Portekiz Kupası şampiyonluğu yaşadı.

Sırp futbolcu, 27 Temmuz 2009 tarihinde 1 yıllığına La Liga takımlarından Málaga CF'ye kiralandı. Yeni takımında ilk lig maçına Atlético Madrid ile oynanılan ve 3-0 kazanılan 30 Ağustos 2009 tarihli karşılaşmada çıktı.Sezonun ilk yarısında sadece dört maça çıkabilen Stepanov, 7 Şubat 2010'da Deportivo La Coruña ile oynanılan maçta üç ay sonra forma giyerken ligde 12 kez forma şansı bulabildi.

Çarşamba günü kendisini 3 yıllığına Bursasporlu yapan sözleşmeyi,görkemli bir törenle imzalaması beklenen 27 yaşındaki Sırp savunma oyuncusu,aynı zamanda 7 kez milli formayı giymiştir...

1 Ağustos 2010 Pazar

Türk atletizm tarihinin en büyük başarısı


Tarih derslerinde hep okuduk değişen çağları. Fatih’in İstanbul’u alması Yeniçağ’ın başlangıcı kabul edilir örneğin. Türk atletizmi 2002’de Süreyya Ayhan’ın 1500 metrede Avrupa şampiyonu olmasıyla yeni bir çağa girmişti. Ardından Elvan’ın, Alemitu’nun, Halil Akkaş’ın başarıları geldi. Dün gece Yeniçağ’dan başka bir döneme girdik. Nevin Yanıt, Barcelona’da Avrupa Şampiyonası’nda belki de Uzay Çağı’na soktu Türk atletizmini.100 metre engelli gibi hem teknik hem de hız gerektiren bir dalda kıtamızın en iyisi oldu.

Daha evvel Süreyya Ayhan ve Elvan, Avrupa şampiyonlukları getirmişlerdi.Ama o branşlar uzun ve orta mesafeli koşulardı. Coğrafyaya ve Elvan’ın geldiği coğrafyaya uygun yarışlardı. Oysa, Nevin’in 100 metre engellisi,dünyanın en zor branşlarından...

Tabanca sesinin gelmesiyle birlikte öne fırladı Nevin Yanıt. İlk engel geçildiğinde rakipleri arkasındaydı. Son engellere doğru O’Rourke ve Nytra yaklaştı. 2002’de Süreyya’nın Szabo’ya geçit vermediği anı hatırladım. Nevin de geçit vermedi rakiplerine. Finiş çizgisini geçtiğinde ne yapacağını bilemedi. Nasıl sevineceğine karar veremiyordu. Ağlayarak yerinde zıplamaya başladı. Belki de rakipleri yanına gelip sarılınca tam olarak ne yaptığını kavrayabildi. Nevin Yanıt Avrupa şampiyonuydu...

Teşekkürler Nevin!