26 Ağustos 2016 Cuma

İnceleyelim Aziz'im!

2010 yılındaki o tarihi şampiyonluk Türkiye'nin içine sinmeseydi eğer, o gece neredeyse bütün Türkiye, sokağa çıkıp Bursaspor'un şampiyonluk sevincine ortak olabilir miydi?

İstanbul ilimizin Kadıköy ilçesinin semt kulübü Fenerbahçe’nin ekzantrik başkanı yine meczupca ifadeler kullanarak, “2009-2010 sezonu incelenmeli” dedi. Yani Bursaspor’un şampiyonluğuna aklı sıra dil uzatmaya çalıştı. Bursaspor’un şampiyonluğu sonrası “Biz Bursaspor’u hesap edemedik” diye açıklama yapanın da aynı zat-ı muhterem olması da ayrı bir çelişki tabii !

Bursaspor’u hesap etse neler yapacağı da az çok malum. Neyse görülüyor ki bu şahıs yine hesap hatası yapıyor. Kendisinin isteğini kırmayalım ve küçük bir inceleme yapalım o zaman, o sezon şampiyonlukta etkili olan, yarışın en kızıştığı haftada Ankaragücü- Fenerbahçe maçında kaleci Serkan Kırıntılı’nın yediği golleri ( Ankaragücü seyircisi dahi maç anında şike yapılıyor diye tepki vermişti ) hatırlıyor mu acaba ? O komik golleri yiyen aynı kaleci beklendiği gibi ertesi sezon Fenerbahçe’ye transfer olmuştu ! Bu da incelensin mi  ?

Bunun yanında Kasımpaşa kalecisi Murat’ın ve Eskişehir kalecisi İvesa’nın dışarı çıkan topları kale içine tokatlaması ile kazanılan maçlar incelenmesine ne dersin? Sadece bu üç maç incelense Başkanlığını yaptığın kulübün o sezon şampiyonluğu averaj ile değil, en az 6-7 puan farkla kaybettiği ortaya çıkar, averaj ile kaybetmeyi ararsın !

Yani bunu da hesap edemiyorsun bay başkan anlaşılan! Daha da enterasanı var…

Timsah’ın şampiyonluğunda FETO etkisini ima eden bu meczup fetöcü olduğunu iddia ettikleri Galatasaray’ın bitime birkaç hafta kala Bursaspor’a en büyük çelmeyi takıp bizi liderlikten indirip, Fenerbahçe’yi lider yapmasını nasıl açıklıyorlar acaba ?

Yani Fetöcü dediğiniz Galatasaray, sözde Fetö’nün şampiyonluğunu istediği (!) Bursaspor’a çelme mi taktı? Yani bir iddia ortaya atarken birazcık akıl ve mantık olacak.

Öte yandan 1.65’lık Batalla’dan kafa golü yemeniz, kendi sahanda şampiyonluktaki tek rakibin Bursaspor’a 2-0’dan 3-2  maç kaybetmeniz de incelensin mi? Ligin son maçında kendi sahanızda kazansanız şampiyon olacağınız maçı alamamanız, yoğurtçu parkı'na heykelini diktiğiniz efsaneniz Alex’in kaçırdığı goller, 2-2 komedisine imza atan futbolcularınız, anonsçunuz da incelensin mi ?

Peki Bursaspor ile ilgili o sezon saha içi pozisyonlarında tartışmalı hatırlanan tek bir maç var mı?
Bu şekilde tek bir maç örneği neden veremiyorsunuz? Zaten olmadığı için Bursaporlu olmayan futbolseverler dahi Bursaspor’un şampiyonluğunu sokaklara çıkarak kutlamıştı. Çünkü alın teri ile kazanılan şampiyonluklara hasretti Türk halkı. O gün Bursaspor’un şampiyonluğunu değil, alın teri ile, emek ile şaibesiz bir şekilde kazanılan şampiyonluğu kutladı Türk halkı.

Bizim şampiyonluğumuzun incelenmesi uzun sürmez ama sıra diğer şampiyonluklara geldiğinde vakit yetmeyebilir.

“Şike yaptık ama herkes yaptı” diyen biz değiliz...

“Yaptıysak kulüp için yaptık”, “Yaptık ama sahaya yansımadı” da demedik.

Aziz’im, sana kurulduğunu iddia ettiğin kumpas, suç istisna etmek değil, bugüne kadar göz yumulan suçlarının ortaya çıkarılmasıdır. Kısacası istediğin gibi kırmızı ışık ihlali yaparken bu kez “dur bakalım” denildi sana. Aldığınız komik mağlubiyetler veya komik bir şekilde kaçırdığınız şampiyonluklardan sonra “Mevdiven” falan diyerek günden değiştirme taktiğine devam et sen.

Bu şekilde kör kendinden paha biçermiş atasözüne uyan açıklamalar ile daha fazla komik duruma da düşme. Eğer illa ki şampiyonlukların incelenmesinde ısrarcıysan, Asıl incelenmesi gereken şampiyonluklar, sizin ve diğer ezeli rakiplerinizin şampiyonluklarıdır.

23 Ağustos 2016 Salı

Siz hangi Bursaspor’un peşindesiniz?

Ufak bir çocukken oturduğumuz evin balkonuna çıkar ve Vakıfköy'ün bulunduğu tarafa bakarak bir gün orada yer alacağımı hayal ederdim. Bursaspor o zamanlar daha saf duygularla etrafı donatılmış bir kulüp olarak şehrin takımıydı. Aradan geçen uzun yıllar sonunda gelen şampiyonluğun da etkisiyle Bursaspor kapitalist futbol sistemi içerisinde mevcut gelirleri, iş fırsatı doğurması ve iyi bir reklam aracına dönüşmesi nedeniyle taraftarın sevgisinden insanların menfaat kavgası haline dönüştü. Ortak paydamız artık Bursaspor sevgisi değil. Ortak paydamız Bursaspor’da senin ya da benim menfaatime uygun ne var, kim var onun kavgası. Artık bir sevginin peşinde değil de dönemsel güç kimin elindeyse onun bir hamur gibi yoğurup şekil verdiği bir yapının ardında olduğumuzu kabullenmemiz gerekiyor.

Bursaspor Kulübü tüm bu olan bitenlerin ardından bu sezonla birlikte şampiyonluk sonrası birçok takımın gerisine düştü. Hem sportif hem de yönetsel anlamda. Bugün rakibimiz İstanbul takımları değil Konyaspor, Akhisar, Osmanlı gibi kulüpler. Sezonluk farkı yaratan şey bu kulüplerin bizden daha iyi planlamalara sahip olmaları. Her sezon bir ölüyü anar gibi şampiyonluk anmak yerine popülist yaklaşımlardan uzaklaşıp sabırlı bir süreçle birlikte Bursaspor’un yeniden şehrin ve taraftarın hak ettiği konuma gelmesi gerekiyor.

Planlama, sabır, süreç, ve popülizm demişken bugünlerde en çok tartışılan konu olan U21 Takımından bahsetmek gerekiyor. U21 Takımının neredeyse yarısı bütün sezonu A Takım idmanlarıyla geçirdi. Gelişimde kilit yaşta ve A Takım geçiş sürecinde olan bir oyuncunun A Takımda aldığı ekstra her dakika altyapıda müzeye koyacağınız her kupadan, tesislere asacağınız her türlü fotoğraftan çok daha değerlidir. Bir başka gerçek var ki o da Bursa’da herhangi bir antrenörün Bursaspor’da genç oyuncuları denemek için zamanı yok. İki sebebi var. Birincisi oyuncunun altyapıdan yeterince güçlü gelmediğine inanılması. Bu ayrı bir yazı konusu başlı başına. İkinci sebep ise taraftarın sabırsızlığı. 3 Maç sonra idam sehpasına geleceğini bile bile hiçbir antrenör kendini riske atarak genç oyuncularla sabırsız bir camiada kendini ipin ucuna getirmek istemez.

Eğer altyapı oyuncularının doğru gelişiminden ve A Takıma entegre olmasından bahsediyorsak futbolda başarı kelimesinin sabır kelimesi ile aynı cümlede yer aldığına da inanmamız gerekiyor. Bu bir süreçtir ve süreçlerin altını çizerek söylemek gerekir ki ‘’Doğru akıl’’lar tarafından taraftarla duygusal bir bağ içerisine girilmeden yönetilmesi, popülist yaklaşımlardan uzak durularak, uzun vadeli doğru planlamalarla sürdürülmesi önemlidir.

Bir gün bunları yapabilirsek belki o zaman altyapıdan ya da altyapıya dair bir başarıdan söz edebiliriz. Bugün bahsedeceğimiz tek şey Vakıfköy’deki yemekhanenin oradan hangi fotoğrafı kaldırıp yerine U21 Takımının hangi fotoğrafta daha iyi bir şampiyonluk pozu verdiğine karar verip asmak olacaktır. Korkarım ki yürekten sevdiğim genç kardeşlerimin de bir kısmı bu gelecek planlaması olmayan sezonluk bakış açısı nedeniyle futbol kariyerlerinde silinip gidecektir. Vizyonumuz ve düşünsel yapımız bundan daha iyi olmadıkça, farklı bakış açısıyla daha reformist düşünmedikçe görmek istemediğimiz ya da yaratılan algıyla gösterilmeyen gerçeklerimiz bunlar olacaktır.

Siz hangi Bursaspor’un peşindesiniz? Tanıdığınız kişiler ya da fikirlerinize kelepçe olmuş dostluklarınız nedeniyle eleştiremediğiniz menfaatlerinize uyan Bursaspor’un mu yoksa ufak bir çocukken Atatürk Stadının merdivenlerinden tribünlere doğru çıkarken gördüğünüz yeşil sahanın bile sizi heyecanlandırdığı Bursaspor’un mu? Bir karar vermeniz gerekiyor.

14 Ağustos 2016 Pazar

Sezon Öncesi Bursaspor

Takvimler 13 Aralık 2008’i gösterdiğinde Bursaspor Trabzonspor’u 2-1 ile geçiyor ancak teknik direktör Güvenç Kurtar büyük tepkilere maruz kalıyordu. Kazanan bir takımın hocasının bu kadar sert tepkiler göreceği şehir de ancak Bursa olurdu herhalde… Güvenç Kurtar aradan 8 sene geçse de niye tepki gördüğünü anlayamadı belki ama Bursaspor taraftarının ne istediği çok net şekilde belliydi. Dün akşam da şayet Bursaspor taraftarı tribünde olsaydı benzer bir sahne yaşanabilirdi.

Girizgâhtan da tahmin edeceğiniz üzere Bursaspor iyi oynamadı, iyi oynamayı geçtim ilk yarı vasat bile değil çok kötüydü. Maçın ilk yarısında üç pas yapamayan tek şut çıkartamayan bir takım izledik. Orta üçlünün yaşları toplamı 96 ortalaması ise 32. Dinamik bir takımın orta sahası olma görüntüsünden oldukça uzak. PTT 1.Lig’de play off mücadelesi veren bir takımın tandemi olabilecek Şamil-İsmail ikilisiyle gol yemememiz ise tam anlamıyla mucize. Beklerin hücumu düşünmediği kendi bölgemizi savunsak kâfi düşüncesine kapıldığı bir maç izledik. Acilen bu düşünceden sıyrılmaları gerek, hem Serdar hem de Aziz’in yerinin garanti oluşu onları rehavete sürüklememeli. Hücuma çıkmayan bekin günümüz futbolunda yeri yok.

Necid bir şekilde tekrar takıma adapte edilmeli, en azından Deniz dönene kadar, yoksa santrfor pozisyonunda da ciddi bir sıkıntı yaşayacağız ilk maçlarda. Pozitif olan hiç mi bir şey yoktu? Vardı elbette; Harun’u, Pablo’yu Del Valle’yi izlemek büyük keyif verdi. Pablo topu aldığında bir tarafında Del Valle’yi görürken diğer tarafta da 100 bin £ için elden kaçan Djalma Campos’u görebilmiş olsaydı herhalde o da biz de çok daha mutlu olurduk. Maçın ikinci yarısında daha derli toplu bir Bursaspor izledik. En azından hücuma çıkmayı düşündük. Topu kalemizden uzak tuttuğumuzda hücum oyuncularımızın kalitesi de öne çıkmaya başladı. Pablo, Del Valle ve Bilal’in yönlendirdiği hücum organizasyonlarında gelişen ataklarla pozisyonlarda bulduk. Ancak bir kez daha söylemek gerekir ki ligdeki birkaç zayıf ekip dışında Pablo ve Bilal orta sahası bize zafiyet yaşatır.

Maçı kazanmak değerliydi zira kaybetseydik ciddi bir eleştiri sonrası panikle yapılmış yanlış transferleri takımda görebilirdik. Ki zaten yeterince yanlış hamle varken daha fazlasını hiç birimiz kaldıramayız. Aynı zamanda lige sirayet edecek bir özgüven kaybının da önüne geçmiş olduk, sonuç olarak kazanmış olmakla birlikte, yetersiz olduğumuzun da bilincinde olarak bu takıma takviye yapmalıyız. Yapılacak takviyelerle mevcut kadronun da performansı bir iki level yukarı çekilebilir. Takviye yapılacak 3 bölgenin de herkes farkında nitekim.

Bursaspor dün lodos gibi esip Trabzon'u yerle bir etti. Bakalım ligde fırtınaya dönüşüp camianın arzuladağı sonuçları alabilecek mi? Bunu da hep birlikte göreceğiz.