4 Mayıs 2011 Çarşamba

Jose Mourinho Savunması


Kimilerine göre ''Special One'' kimilerine göre ise total futbolun katili, çalıştırdığı takımlar ile sadece katı savunma yaparak başarıya bir şekilde ulaşmış olan bir teknik adam Jose Mourinho. Benim inancım onun gerçek anlamda özel biri olduğu ve elde ettiği başarıların tamamen planlı, müthiş bir taktik kurgunun eseri olduğu yönünde.

Portekizli teknik adam, özellikle Chelsea'nin başındayken Barcelona'ya karşı oynattığı defansif futbol yüzünden pek çok olumsuz eleştiriye tabi tutulmuş ve o günden bu yana elde ettiği her başarıda oynattığı futbolun savunma ağırlıklı olduğu, topla oynama oranın düşük olması gibi türlü türlü eleştirilere maruz kalmıştı. Eğer Jose Mourinho'nun çalıştırdığı takımları sadece Avrupa arenasında veya Barcelona gibi gerçekten muhteşem hücum varyasyonları ile oynayıp genel anlamda bütün rakiplerini sürklase eden bir ekibe karşı oynarken izlerseniz bu hislere kapılmanız normaldir. Kaldı ki bu tip maçlarda tercih ettiği sistemin dahi mantıklı gerekçeleri var.

Mou'yu Porto, Chelsea ve Inter yıllarına bakarak değerlendirdiğimiz takdirde özellikle yerel liglerde savunma futbolunu baz almadığını anlamak için gol sayılarına bakmanın yeterli olacağı kanaatindeyim. 2002-2003 sezonunda Portekiz Ligi'nde Benfica'nın ardından 73 golle en çok gol atan 2. takım olma ünvanını kazanan Porto, o sezon UEFA Kupası'nı kazandığı 13 maçlık süreçte 29 gol atarak 2.23'lük gol ortalamasına ulaşmış ve UEFA Kupası'nda son 5 sezonun en golcü takımı olmayı başarmıştı. Ertesi sezon 63 golle Portekiz'in en çok gol atan takımı olarak bir kez daha şampiyonluğa ulaşan Mourinho ve öğrencileri, Şampiyonlar Ligi kupasını da 22 gol atarak müzelerine götürmüşler, o sezon Avrupa arenasında tadı damaklarda kalan maçlara da imza atmışlardı.


Porto'nun futbol tanrısı olduktan sonra soluğu futbolun beşiğinde alan Portekizli teknik adam, Chelsea'yi 50 sene aradan sonra üst üste 2 kez şampiyon yapmayı başararak markasının kalitesini devam ettirmeyi başarmıştı. 2004-2005 sezonunda Premier Lig'de 72 gol atarak 87 gol atan Arsenal'in ardından en çok gol atan ikinci takım olan Chelsea, 2005-2006 sezonunda ise yine 72 gol atarak bu sefer zirveyi Manchester United ile paylaşmıştı. Chelsea'nin başında 20 Şampiyonlar Ligi maçına çıkan Jose, bu maçlarda 30 kez gol sevinci yaşayarak maç başına 1.5 gol ortalamasını tutturmuştu. Böylesine önemli bir turnuvada 1.5 gol ortalaması hiç fena değil.

İngiltere'de pek çok kupa kazanan ancak Avrupa'da istediğini elde edemeyen Mourinho'nun kapısını çalan Massimo Moratti, babasının vasiyetini Portekizli teknik adam sayesinde yerine getirmeyi başardı. 2008-2009 sezonunda Serie A'da 70 gol bularak Milan ile beraber en golcü takım olan Inter, ertesi sezon 75 gol bulmuş ve rakiplerini geride bırakmıştı.

Buraya kadar baktığımızda Jose Mourinho'nun çalıştırdığı ekiplerin liglerde atılan gol sayısına göre daima ilk 2 sırada olduğunu görüyoruz. Bu veriyi çürütmek isteyenler muhtemelen Jose'nin hep iyi takımlarla mücadele ettiğini öne sürecekler ama Chelsea'nin 50 sene sonra 2 sene üst üste şampiyon olması, Inter'in neredeyse yarım asır sonra Avrupa'da şampiyonluk yaşadığını, Porto'nun nasıl bir efsane haline geldiğini bu mücadeleler sırasında Arsenal, Manchester United, Liverpool, Milan, Juventus gibi dünya devlerinin geride bırakıldığı asla unutulmamalı.


Gelelim Jose Mourinho'nun Barcelona maçlarına. Portekizlinin en çok eleştiri aldığı zamanlar hiç şüphesiz Katalan temsilcisi ile karşılaştığı maçlar oldu. Ronaldinho önderliğinde başlayan Barcelona yükselişi Jose'nin Chelsea yıllarına denk geldi ki kulüp ile onun arasında yaşananlar hikayeyi de farklı boyutlara taşıdı. Rijkaard döneminden itibaren dünya futbolunda tartışmasız hücum futbolunu en iyi oynayan takım Barcelona. Xavi, Iniesta, bir zamanlar Ronaldinho, şimdi Messi, geriden oyun kuran ve golcü özelliği de olan Pique, her daim hazır kıta bekleyen Pedro, Henry, Ibra, Eto'o gibi her an maçın skoruna etki edecek ve gerekirse rakibini madara edecek bir sürü ismi bünyesinde barındırmış kusursuz bir takım Barcelona. Karşınızda böylesine aykırı bir güç varken siz bu güce aynı silahla karşılık verirseniz çılgın değil kesinlikle ahmakolursunuz. Ama siz bu mekanizmayı iyi etüt edip açıklarını yakalar, oyuncularınızı taktik disiplin altına sokup bu mantığı onlara aşılarsanız Jose Mourinho olursunuz.

Geçtiğimiz sezon Giuseppe Meazza'da oynanan Inter-Barcelona maçını anımsayın ve 3 gol bulan Inter'in yüzde yüz 2 tane gol pozisyonunu heba ettiğini ancak bir yandan da uzay futbolu oynayan (!) Barcelona'ya sadece 2 pozisyon verdiğini tekrar canlandırın gözlerinizin önünde. O maça kadar buldozer gibi önüne geleni ezen Barcelona'nın ilk defa, belki de tek seferliğine bu kadar aciz duruma düştüğü maçtı o. Nou Camp'daki rövanşta sayılmayan bir gol vardı ama o kadar topla oynama yüzdesine rağmen kaç pozisyon bulmuştu Barcelona ? Bu örnekler sürüp gider ama Jose Mourinho'nun alan savunması ile birlikte Barcelona'nın bu kadar etkili ayaklarını farklı takımlarda, farklı oyuncularla çoğu zaman etkisiz hale getirdiği gerçeğini kimse inkar etmesin.

Kimileri hayata soldan bakar, kimileri sağdan, kimileri bodozlama girer ortadan. Kimi siyahı sever kimi beyazı kimi kırmızı kimi maviyi ... Kimi hücum futbolunu sever, kimi savunma futbolunu ... İnsanları hücum futbolunu, pasa dayalı futbolu seviyor diye eleştirmek nasıl insafsızca, geride kalan diğer insanları Jose Mourinho'yu ya da savunma futbolunu seviyor, benimsiyor diye eleştirmek de o kadar insafsızcadır.Çünkü unutmamak gerekir ki bugün kendilerini savunmak için cesaret gösteremeyenler, yarın kendilerini kurtarmak için ayağa kalkıp hücum edemez...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder