
Papa, eğer sağlığı yerindeyse, her çarşamba günü bu meydanda bir konuşma yapıyor. eğer bu konuşmayı dinlemek ve papa’yı yakından görmek istiyorsanız papa’lık özel kaleminden mektup/faksla (prefetto della casa pontificia, 00120 città del vaticano, faks: +39-06-69885863) izin almalı ya da san pietro meydanı’ndaki bürolardan davetiye almalısınız. ayrıca papa, pazar günleri de havariler sarayı’ndaki dairesinin penceresinden kısa bir vaaz veriyor ve kalabalığı kutsuyor. dünyanın en büyük katolik kilisesi olan san pietro bazilikası da (aziz petrus kilisesi) bu meydanda yer alıyor. tüm standartlara göre muazzam bir başarı olarak kabul edilen bazilika’nın boyutları gerçekten de dudak uçurtacak ölçülerdedir: 187 metre uzunluğunda, 132 metre yüksekliğinde ve 70.000 m2 genişliğinde. alman düşünür goethe, bazilika’nın heybeti karşısında suskun kalamamış ve kapıdan girerken dudaklarından şu sözler dökülmüştür: “sanki sonsuzluğa girer gibi.” bazilika’ya ve meydana ismini veren aziz petrus’un mezarının burada olduğuna inanılıyor. bu yüzdendir ki bazilika’nın tepesinde elinde anahtar olan bir aziz petrus heykeli yer alıyor. bazilika’nın buraya yapılmasının ve petrus’un elindeki anahtarın sebebi ise michelangelo’nun tasarladığı dev kubenin etrafında latince yazan şu ayetlerden geliyor. “sen petrus'sun ve ben topluluğumu bu kayanın üzerine kuracağım.
ölüler diyarının kapıları ona karşı direnemeyecek. göklerin egemenliğinin anahtarlarını sana vereceğim.” incil, matta 16:18-19. bu arada belirtmekte fayda var, petrus’un kelime anlamı “kaya”dır. bazilika’da michelangelo, maderno, raffaello, bramente, domenico fontana, giuliano da sangallo gibi zamanın önemli sanat adamlarının da emeği vardır. bu sanat adamlarından her biri -tabii ki papa’nın gözetiminde- bazilika’ya bir şey eklemiş, çıkarmış ya da değiştirmiştir. daha bazilikanın kapısından girerken ilk hıristiyanlara yapılan işkenceleri anlatan korkunç kabartmalar sizi karşılıyor. etraf, dinin gücünü kullanarak yıllarca insanlar üzerinde egemenlik kuran eski papaların heykelleriyle dolu. bazilika o kadar büyüleyici bir yer ki ziyaretçiler buradaki heykellere, resimlere, kabartmalara bakarken bildiği her şeyi unutuveriyor. vatikan’ın en önemli sanat eserlerinden, michelangelo’nun 24 yaşındayken yaptığı pietà adlı heykel de san pietro bazilikası’nda yer alıyor. 1972’de bir fanatiğin saldırısına uğrayan heykel, şimdi bazilika’nın girişinde sağ tarafta kurşun geçirmez bir cam içerisinde korunuyor. çarmıhtan indirilen isa’yı kucağına almış meryem’in tasvir edildiği bu dokunaklı mermer heykelde, meryem alabildiğine güzel ve genç, isa ise son derece yakışıklıdır. meryem’in adeta bir genç kız gibi işlendiği heykel için michelangelo şu açıklamayı yapmıştır: “namuslu kadınların diğer kadınlara göre daha genç kaldıklarını bilmiyor musunuz?” pietà’nın bu kadar özel olmasının sebeplerinden biri michelangelo’nun imzasını attığı tek eseri olmasındandır. söylencelere göre, pietà’nın aslında genç ve tanınmamış bir heykeltraş tarafından değil de daha yaşlı ve usta bir heykeltraş tarafından yapıldığını duyan üstat çok sinirlenmiş ve hemen o gece meryem’in göğsünden geçen kuşağa ismini kazımıştır.
Vatikan müzeleri roma katolik kilisesi, yıllarca heykeltraş, ressam ve mimarlara hamilik yaptığı için şu anda dünyanın en değerli sanat koleksiyonuna da ev sahipliği yapıyor. kilometrelerce uzunluğundaki koridorların sağında-solunda yer alan odalar ve galeriler bütününden oluşan vatikan müzeleri adeta batı uygarlığının küçültülmüş bir örneğidir. müze’de mısır mumyalarından etrüsklerden kalma altın mücevherlere, yunan ve roma heykellerinden ortaçağ ve rönasans başyapıtlarına, hatta modern dinsel sanat eserlerine kadar büyüleyici bir bolluk vardır. raffaello odaları, havariler kütüphanesi, borgia daireleri haricinde 8 müze, beş galeri ve baş döndürücü sistine şapeli de vatikan müzeleri’nin içerisinde yer alır. müzeyi gezerken karşınıza çıkacak sanatçılardan ve eserlerinden bazıları şunlar: apollonius’un isa’dan önce 1. yy’dan kalma torso’su, raffaello’nun kutsal ayin üzerine tartışma ve atina okulu adlı freskleri ve son büyük eseri olan tecelli adlı resim, matisse’in madonna (meryem) eskizleri, rodin’in bronz heykelleri, leonardo da vinci’nin tamamlanmamış eseri aziz hieronymus, bacon’un grotesk papa’sı ve tabii ki sistine şapeli’ndeki michelangelo’nun muhteşem freskleri. vatikan müzeleri’ni gezmek hem zihin olarak hem de beden olarak oldukça yorucu bir süreç. ancak bu kilometrelerce uzunluğundaki müzeler ve galeriler bittikten sonra karşılaşacağınız sistine şapeli size tüm yorgunluğunuzu hatta az önce gördüğünüz sanat eserlerini bile tümüyle unutturacak. Üstat Michelangelo’nun 4 yıl geceli gündüzlü tek başına boyadığı tavan sayesinde, sistine şapeli rönesans sanatının incisi ve batı sanatının da başyapıtlarından biri olarak kabul edilir. tavanda insanın kutsal kitap’ta (tevrat, zebur ve incil) yer alan üç öyküsü betimlenmiştir. bunları kısaca “adem’in yaradılışı, nuh tufanı ve son yargı” olarak adlandırabiliriz. tavanın neredeyese ortasında ise tüm dünyada sanatsal bir ikon haline gelmiş olan “tanrı’nın yaşam vermek için adem’e uzattığı el” yer alıyor. yine de tavanın asıl görkemini görmek için kapıdan çıkmadan hemen önce son bir kez geriye bakmalısınız. o zaman bütünün veridiği etkiyle michelangelo’ya derin bir saygı duyarak şapel’den ayrılacaksınız. şapel’den ayrıldıktan sonre eğer hala yürüyebilecek takatiniz kaldıysa san pietro bazilikası’nın kubbesine çıkıp roma’nın ve vatikan bahçelerinin eşsiz manzarasını izleyebilirsiniz. ancak hatırlatmakta yarar var. kubbenin tepesine çıkabilmek için önce asansörle belli bir yere kadar çıkmak ardından da 330 basamak daha çıkmanız gerekiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder